21 Eylül 2010 Salı

Kokmayan ve bulaşmayanlar kirletir dünyayı

Hiçbir şeyden olamayanları sevmem ben…

Haklıyı görmeyenleri mesela… Gerçeği istemeyenleri… Gerçek ve doğru arasındaki farkı asla ve asla anlamayanları, işin kötü tarafı anlamak istemeyenleri…

Et kokmasın, ayşekadın bitmesin misali… Böyle bir laf yok, ben uydurdum…

Kokmaz ve bulaşmaz insanları sevmem ben…

Kimseyi sevmeyen ama herkesi severmiş gibi yapanları… Herkese canım diyenleri mesela… Ve onlar canım kadar rahat söylerler diğer kelimeleri de…

İnsan taraf olmalı… Sol, sağ, orta… Ama bir yerden… Her yerden değil…

Bir fikri olmalı… Fikir için bilgi olmalı… Bilgi için çaba ve istek olmalı…

Sadece kendi fikri olmalı üstelik… Kalabalıkların yamaladıkları fikirlerle büyüyemez insan…

Kendini sevmeyen insanları sevmem ben, en az narsistik ruh halleri sergileyenleri sevmediğim kadar…

İçindeki derin mutsuzluğu söküp atamayan ve bu yüzden öfkesini ona buna sıçratanları da sevmem…

İnsan, insan gibi olmalı…

Tüm sefilliğini görmeli ve tüm yüceliğini tatmalı…

İnsan kendini tamamlayamadığını bildiği sürece bulaşmaz başkasına… “Bana söyleyeceğine kendine bak!” dünyadaki en doğru sözdür bana kalırsa… Bulaşmama gereğinin delilidir aynı zamanda. Kimdir aramızdaki kusursuz? Kimdir aramızdaki yüce varlık? Kimdir üstün insan?

Herkes sadece kendine bakmalı aslında…

Ne bildiğine…

Ne bilmediğine…

Nereye geldiğine…

Nereye gidemediğine…

Ne olduğuna…

Ne olamadığına…

Ne diyebildiğine…

Ne diyemediğine…

O zaman ne “çakmalar” ne de “yandan yemişler” olurdu… Ne argo bu yarabbim! Ama cuk oturdu, tutamadım kendimi…

Kokmayan ve bulaşmayanlar kirletirler dünyayı… Sessizlikleri tüm rezilliklerin, çirkinliklerin, kötülüklerin iznidir… Dünya onların umursamazlığında gider sonuna, sırtımızda yüktür onlar…
Ne bilgileri ne de fikirleri vardır…

Onlar sadece yaşarlar.

Gıkları çıkmaz…


Alezya...

1 yorum:

Begonvilli Ev dedi ki...

Böyle güzel bir yazıyı gözden kaçırdığıma hayıflandım okuyunca.

Bu düşüncelere katılıyorum ve rağbet görmemesini de yadırgıyorum. Ne yazık ki insanımız çekingen bu konularda görüş belirtmekte. Örneğin, izlediğim bir blog var; Şeytanın Yaz Dedikleri. Bu arkadaş gördüğü yaşadığı çarpıklıkları, canını acıtan olumsuzlukları dile getiriyor ama hiç izleyicisi yok benden başka.''Eleştirirsem eleştirilirim''ya da ilgilenirsem taraf sayılırım korkusu mudur, nedir? Her neyse, elimden geldiğince doğru bildiğimi savunur, düşüncelerimi dile getiririm. Tabii ki kırıcı olmaya da gerek yok. İçtenlik en değer verdiğim vasıflardan biridir. Yapmacık olmayan, gerçekten düşüncelerini ve duygularını ortaya koyabilen insanlara saygım sonsuz.