23 Ocak 2011 Pazar

UĞURLAR OLSUN

Bir pazar sabahıydı Ankara kar altında
zemheri ayazıydı...yaz güneşi koynunda
ucuz can pazarıydı kalemin düştü kana
zalımlar pusudaydı bedenin paramparça
ucuz can pazarıydı kalemin düştü kana

uğurlar olsun
uğurlar olsun
hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun
bir keskin kalem bir kırık gözlük
yürekli yiğitlere hatıran olsun

çevirdim anahtarı apansız bir ölüme
şarapnel parçaları saplandı ciğerime
ucuz can pazarıydı kan doldu gözlerime
isimsiz korkuları katmadım yüreğime
bembeyaz doğruları yaşadım ölümüne

uğurlar olsun
uğurlar olsun
hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun
bir keskin kalem bir kırık gözlük
yürekli yiğitlere hatıran olsun.

24 Ocak Pazar Günü 1993′de Ankarada kahpe bir suikaste kurban giden Uğur Mumcu'yu saygıyla anıyoruz, olayın faillerinin halen bulunamamasını kınıyoruz. Ogün doğan çocuklar bugün birer reşit insan.... ne denir ki adalet istemekten başka...

20 Ocak 2011 Perşembe

On gündür kullanıyorum...

Elma sirkesi, doğal bir yasam iksiridir!


Bileşim: Kalsiyum, flüor, potasyum, magnezyum, sodyum, fosfor, silisyum, A vitamini, Beta-carotin, B1, B2, ve B6 vitaminleri, C vitamini, sirke asitleri, meyve asitleri, pektin, doğal aroma maddeleri.

Yaşlılığımızda da sağlıklı olabilmek için hareketli bir yaşam ve sağlıklı bir beslenme biçimi oluşturmaya özen göstermeliyiz..

İşte burada elma sirkesi seçiminin değeri ile karşılaşıyoruz. İçerdiği çok değerli ve çeşitli maddeler nedeniyle, en sağlıklı sıvılardan biridir o. Elma sirkesi, bedenimizi içten ve dıştan tedavi edebileceğimiz olağanüstü bir doğal ilaçtır.

Burada size, bedeninizi genel anlamda güçlendirmek, çeşitli hastalık belirtilerini hafifletmek ve gerekli cilt bakımını yapmak için elma sirkesini nasıl kullanabileceğinizi anlatmak istiyorum.

Kullanım biçimleri: Doğal elma sirkesinin en etkili kullanım biçimi, çiçek balı ile karıştırılarak oluşturulur:

*1 bardak su

*1 tatlı kaşığı dolusu elma sirkesi

*1 tatlı kaşığı dolusu çiçek balı

Hepsi iyice karıştırılır ve sabahları aç karnına küçük yudumlarla içilir. Sürekli kullanım sayesinde, öncelikle bedenin bağışıklık sistemi güçlenecek ve sizi pek çok hastalıktan koruyabilecektir. Bu enerji kokteyli ayrıca size canlılık ve güç kazandıracak ve ileri yaşlara kadar sağlıklı ve mutlu kalmanıza önemli katkılar sağlayacaktır.

Ama burada çiçek balını da yakından tanımamız gerekiyor:

Çiçek balının bileşimi: Şeker: %32 üzüm sekeri (glikoz), %39 meyve sekeri, %7 malt sekeri.

100g balda MGK mineraller: Sodyum 7, potasyum 45, kalsiyum 5, fosfor 20, magnezyum 3, demir 1mg.

100g balda mg vitaminler: B1 0,03, B2 0,05, Niacin 0,1, C 1mg.

Sabahları aç karnına içtiğiniz bir bardak elma sirkesi-bal kokteylinin içindeki müthiş zenginliği öğrenmiş bulunuyorsunuz artık.

Bu zenginliğin sağlığımıza yaptığı katkılara da söyle kısaca bir göz atmamız herhalde yararlı olacaktır:

-Öncelikle bedenimiz güçlenir ve bedensel uğraşlara ve strese karşı koyabilecek dayanıklılığı kazanır.

Sirkenin içerdiği yüksek orandaki potasyum sayesinde, kalp kasları dahil olmak üzere tüm kas yapısı da güçlenecektir. Kramplara karşı, kokteylinizi maden suyu ile hazırlayabilir ve her öğünde 1 bardak içebilirsiniz.

-Sık sık grip, soğuk algınlığı veya üst solunum yolları iltihabına yakalanan kişiler, bağışıklık sistemleri sirke-bal kokteyli sayesinde güçleneceği için, bu tür sıkıntılardan büyük çapta kurtulmuş olacaklardır. Ama bu tedaviyi aşağıdaki plana göre uygulamakla kalıcı sonuçlara ulaşabilmek mümkün olacaktır.

-Soğuk algınlığı ve grip zamanlarından önce, 4 haftalık bir sirke- bal kokteyli kürüne başlayın ve günde 3 bardak için.

-Ayrıca, 4 gün boyunca akşam saatlerinde 1 Echinacea preparati alın. Üç gün ara verdikten sonra yine 4 gün devam edin ve bu tedaviyi 4 hafta boyunca sürdürün.

Bu tedavi, bağışıklık sisteminin güçlenmesine önemli katkılar sağlayacaktır. Bu tedaviyi ayrıca doğal C vitamini ile de destekleyin.

-Sirke-bal kokteyli nezleye karşı da bedeni güçlendirecektir. Nezleye karşı ayrıca, 1 ölçü elma sirkesi 2 ölçü suya karıştırılır, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve inhalasyon tedavisi uygulanır.

-Boğaz ağrısı ve ses kısıklığında, 1 ölçü elma sirkesi ile 3 ölçü ılık su karıştırılır ve saat başı derin gargaralar yapıldıktan sonra tükürülür. Bu gargaraların adaçayı ile dönüşümlü yapılması etkiyi daha da arttıracaktır.

-Öksürüğe karşı, 4 yemek kaşığı dolusu akışkan balla 3 tatlı kaşığı elma sirkesini iyice karıştırın. Öksürük gıcığına karşı yarım tatlı kaşığı alın ve yavaş yavaş yutun. Ayrıca, bolca kekik çayını balla tatlandırın ve yudumlayarak için.

-Vajinal akıntılara karşı, 1 ölçü elma sirkesi 4 ölçü ılık suyla karıştırılır. Temiz bir şırıngaya çekilen sıvı günde pek çok kere vajinaya boşaltılır. Sirke-su karışımının vajinada 1-2 dakika kalması yeterlidir.

-Yüksek kolesterole karşı, günde pek çok kere elma sirkesi-bal kokteyli içilir.

Salatalarda öncelikle elma sirkesi kullanılır.

-Varise karşı, elma sirkesiyle ıslatılan bir bez baldıra sarılır ve 20 dakika etkilemeye bırakılır.

-Hemoroite karşı, yarım su bardağı elma sirkesi ve bir su bardağı adaçayı katkılı ılık oturma banyoları alın. Banyo süresi 10 dakikadır.

-Gaz şişkinliğine karşı, her öğünden yarım saat önce 1 bardak elma sirkesi-bal kokteyli içerek, sağlıklı bir bağırsak florasının temelini atın. Bu kokteyle rezene veya Frenk kimyonu çayı da ekleyebilirsiniz.

-Kabızlığa karşı, günde pek çok kere, 1 bardak suya 1 tatlı kasığı elma sirkesiekleyerek için. Ayrıca, 4 litre ılık suya 1 su bardağı dolusu elma sirkesi ve 2 tatlı kaşığı tuz ekleyerek ayak banyoları alın. Banyo süresi 10 dakikadır.

-Yaraların çabuk iyileşmesi için, günde 3 bardak elma sirkesi-bal kokteyli için. İltihaplanmayı önlemek için, elma sirkesiyle ıslattığınız bir pamukla günde pek çok kere yarayı nemlendirin.

-Ergenlik sivilcelerine karşı, her yemekten yarım saat önce , içine 1 tatlı kaşığı elmasirkesi eklenmiş 1 bardak su için. Yüzünüze buğu banyoları uygulayın: 1 litre kaynar derecede sıcak suya 4 yemek kaşığı elma sirkesi ve 2 yemek kaşığı dolusu Mayıs papatyası ekleyin, 1-2 kere karıştırın ve başınızı büyük bir havluyla örterek 5-10 dakika gözlerinizi yumarak bekleyin. Yüzünüzü suya çok yaklaştırmayın!

-Güneş yanığına karşı, inceltilmemiş elma sirkesi, kızarmış olan bölgelere dikkatle sürülür veya 3 yemek kaşığı elma sirkesi eklenmiş soğuk bir banyo alınır. Banyo süresi 10 dakikadır.

Elma sirkesinin pH değeri (asit derecesi), derimizin pH değeri ile hemen hemen eşit düzeydedir. Dolayısıyla, derimizin asidik koruma örtüsünün güçlendirilmesinde elmasirkesinin kullanımı önemle önerilmelidir.

Uyarı: Elmanın ve elma sirkesinin bilinen hiçbir yan etkisi yoktur.

takı mı fularmı

İpek boncukla buluşunca ne güzel olmuş....takı da sınır yok... denemeliyim...


Ada

Tanınmış gezgin Thomas Cook, bir araştırma gezisi sırasında Atlas Okyanusu'nun ıssız bir yerinde, çığlıklar atan milyonlarca kuşun havada daireler çizerek uçtuğunu gördü. Kulakları sağır edecek denli yüksek sesle çığlıklar atan kuşların kimileri yoruldukça, kendilerini okyanusun dev dalgaları arasına atıyorlardı. Onlar bu son hareketleriyle yaşamlarına son veriyorlar, kendilerini okyanusun dalgalarına bırakırken, çaresizlikten ölüme teslim oluyorlardı.

Bu olaya yalnızca Thomas Cook değil, o bölgede ki balıkçılarda yıllardır tanık olmuşlardı. Kuş bilimcileri ise, yaptıkları araştırmalarda göçmen kuşların farklı yönlerden gelerek okyanusta bu noktada birleştiklerini keşfediyorlar, fakat onların, birbirleri peşisıra kendilerini ölümün kucağına atmalarının nedenini bir türlü çözemiyorlardı.

Gerçek, geçtiğimiz yüzyılın ortalarında anlaşıldı. Bu trajik olayın yaşandığı yerde bir zamanlar bir ada vardı. Göçmen kuşların göç yolu üzerinde bulunan bu ada, bir deprem sonunda, okyanusa gömülmüştü. İnsanların, yok olduğunun bile ayırdına varamadıkları ada, göç yollarının ortasında kuşlar için vazgeçilmez "dinlenme" durağıydı. Kuşlar binlerce yıllık kalıtımsal alışkanlıklarıyla adanın yerini bilmekteydiler ve yıpratıcı, uzun yolculuklarının ortasında, biraz dinlenebilmek ve toparlanabilmek için, yine binlerce yıllık kalıtımsal güdüleriyle, okyanusun ortasındakiadaya geliyorlardı ama... Olması gereken yerde adayı bulamayınca, yorgunluktan bitkin bedenlerini çığlık çığlığa okyanusun sularına bırakmak zorunda kalıyorlardı.

Söz kendini toparlamaktan açılmışken soralım;


Sizin hiç "kendinizi toparlayacağınız" bir adanız oldumu? Yaşamın uzun "göç yolları"nda acaba, sizinde bir yudum taze soluk alabileceğiniz, yolunuzun kalan bölümüne dinç olarak devam etmenizi sağlayabileceğiniz bir adaya sahip olabildiniz mi? Birgün yerinde bulamadığınızda ise, ona illede ulaşmak ve sığınmak için başınız dönercesine, dengeniz bozulurcasına çırpınıp kanat çırptığınız bir ada yaratabildiniz mi yaşamınızda kendinize?

Herşeyi sınırsızca paylaşabildiğiniz bir dost, yola birlikte çıkacak denli güven duyduğunuz bir arkadaş, size her zaman huzur verecek bir eş, ulaşmak için yıllardır uğraş verdiğiniz bir amaç edinebildiniz mi? Şöyle daha bir iyi bakın çevrenize... Size gelen, size sığınan...Sizin gittiğiniz, sizin sığındığınız...Sizin bulduğunuz dostlarınızı bir düşünüverin. Sonra da bir gerçeği görüverin gözlerinizle:

Sizin durup , soluklandığınız ve kendinizi toparlayabildiğiniz kaç adanız var çevrenizde ve...

Durup, sığınmak ve kendilerini toparlayabilmek gereksinimi duyan kaç dostunuz için siz bir adasınız?

netten alıntı..

19 Ocak 2011 Çarşamba

Eldiven ve boyundanlık..

Biliyorsunuz bu eldivenler çok moda bu sene... bende kendi tasarımlarımı ortaya koyayım dedim... nasıl olmuş....güzel gelinimiz Gül nasiplendi.... güle güle kullansın... Nakonun sateni ile çok güzel oluyor, yumuşak ve zarif duruyor... bilgilerinize efendim...



16 Ocak 2011 Pazar

Hırka..şahane olmuş..



Şükriyeeee haberin bile yok çektim bak bitmişini..)))
Ellerine sağlık pek güzel olmuş....
Güle güle giy...
Örneğini yayınlıyorum yüksek müsadelerinle bütün dünyaya....

Saat kulesi

Sinemadan çıktık karnımız acıkmış, hadi çorbacıya tam kulenin arkasındaki çorbacıda harika işkembe çorbası yapılıyor tavsiye... köşede şimdi bir mağaza var orası ben çocukken Sümerbanktı o geldi aklıma.. annemler alışveriş yaparken bizde dışarıda kuleye bakar etrafında oynardık... o kadar büyük gelirdiki gözüme... çok güzel süslenmiş yeni yılı karşılamak için... hoşgeldin demiş yeni yıla... bende böyle çekmek istedim...nasıl olmuşmu..

eyvah eyvah2


Cuma akşamı izledik filmi Çanakkale de, film bitti dışarıya çıktık karşımızda afişler çektim hemen tabi, saate bakarmısınız gece yarısını geçmiş biz gülmekten yorgun vaziyetteyiz, filmin sonunda çalan fasulye şarkısı kulaklarda, içimizden oynamak geliyor ama koca koca insanlarız yani .. küfürler edilmeden, belden aşağı espri yapmadanda komik film oluyormuş hemde en şahanesinden... filmdeki aşk hikayesi bazı yerlerde ağlatıyor insanı, kendimi gözümü silerken hatırlıyorum. Filmin en başındaki Çanakkale çekimleri (hemde havadan) çok güzeldi en güzel yerleri, en güzel biçimde çekmişler ellerine sağlık... Çocukluğumun ilk yıllarının geçtiği Geyikli ise hiç bozulmamış o güzellikte duruyor... Sinemanın sihri inşallah uğurlu gelir oralara... Bu sene en sevdiğim yerlerde sinemacılar var hep hadi hayırlısı... Küçükkuyumuzda Karadağlar sayesinde meşhur oluyor...ne güzel...

13 Ocak 2011 Perşembe

Aşk ayakkabıdır

Bedenin yükünü ayaklar taşır, ruhun yükünü yürekler. Bütün ağırlığınızı ve yorgunluğunuzu kaldıran ayaklarınız için rahatlığı ve şıklığı bir arada barındıran ayakkabıyı seçersiniz.İçinizin acılarını, sıkıntılarını, kırgınlıklarını ve hayallerini yüklenen yüreğiniz için de huzur verici ve "güzel" bir aşk ararsınız....
Zaten aşklar da ayakkabılar gibidir.Bazıları çamur, yağmur, toz, toprak, kar, buz gibi her türlü "kötü hava" koşullarına dayanıklıdır.Bazıları ise ummadığınız kadar kısa zamanda çabucak "yamulur" ilk yağmurlu havada "altı açılır" veya güzel havalarda bile " iki günde bozulup" gider.
Aşkları da ayakkabılar kadar "itinayla" seçmezseniz, tıpkı ayağınızda olduğu gibi yüreğinizde NASIR oluşabilir.Dar gelen bir ayakkabıyı sadece tarzını beğendiğiniz için, "zamanla açılır" diyen satıcıya inanarak alırsanız, zaman içinde ayak kemiklerinizde "deformasyon" başlar.
Ruhunuzu daraltan bir aşk içinde yalnızca fiziksel beğeniye kapılıp "zamanla düzelir" diyenlere kanarsanız, yine zamanla içinizdeki olumlu duyguların "çarpıldığını" görebilirsiniz.Âşık olabileceğiniz insan türü, tıpkı ayakkabılar kadar değişik stillerde, farklı kalitelerde ve sayısız "renktedir".
Aşkı bir çeşit serüven olarak "spor" gibi yaşayanlar, aynen "spor ayakkabı" gibi dikkat çekici ve rahat kişileri bulurlar.Tersine aşkta tutucu ve istikrarlı olmayı benimseyenler "klasik ayakkabı" gibi muhafazakâr çizgiler taşıyanlara tutulurlar.
Dekolte ayakkabılar gibi sadece cinsellik ve eğlence zevkleriyle ateşlenen aşklar vardır."Bez" ayakkabılar gibi kısa ömürlü "tatil aşkları" ise hemen herkesin kişisel tarihinde mevcuttur."Marka" ayakkabı alır gibi, sevgilinin kariyerine ve maddi durumuna "tutulan" âşıklar görürsünüz.
Katı plastikten "yağmur çizmesi" edinir gibi mantık süzgecinden geçirip "işe yarar" biçimde yaşamak isteyenleri de bilirsiniz.Ayrıca ne tuhaf ki, psikolojik testlerde "zaafı" olup evine sayısız çeşitte ayakkabılar yığan insanların aynı zamanda "değişik" türde aşklara da zaafı olduğu söylenir.
Evet, aşk "ayakkabıdır"Aynen ayakkabınıza bakım yapmayıp "hor" kullandığınız zaman kolayca eskittiğiniz gibi, aşkınıza da dikkatli davranmayıp özen göstermediğiniz zaman kısa sürede "eskitirsiniz" .
Ve nasıl ki "delik" bir ayakkabıyı tamir ettirdiğinizde yalnızca "bir miktar" ömrünü uzatmış olursanız;"delik" bir aşkı onarmaya kalkıştığınızda da "asla eskisi gibi olmayacaktır"

CAN YÜCEL

4 Ocak 2011 Salı

Atatürk ten bir anı

Onun; parasal yardım yaparken dahi, ne kadar zarif bir tutum sergilediğini Yaveri Muzaffer Kılıç'ın aşağıdaki anısı ne güzel anlatıyor.
"Bir gün Atatürk'le beraber Abidinpaşa'dan gelip Samanpazarı yoluylaUlus'a geçiyorduk.O zamanlar Samanpazarı'nda bulunan üç beş dükkan dan birisi Ali Efendi isimli kitapçıya aitti. Kitapçı dükkanının kepenklerinde, nefis bir halı asılmış duruyordu. Harp yıllarının sonu olduğundan hiçbir yerde, hele Ankara'da böyle güzel bir şey görmek pek şaşırtıcı olduğu için bu halı Atatürk'ün de dikkatini çekti. Hemen arabayı durdurup indik.Beraberce dükkana yürüdük. Kitapçı Ata'yı görünce, "Buyurun Paşam" diyerek heyecanla bir Emri olup olmadığını sordu. Paşa da bu halıyı çok güzel bulduklarını ifade ettiler. Kitapçı; -Paşam, bu halı bir müşterimin. Paraya ihtiyacı olmuş, satılması için bana bıraktılar. Benimle bir ilgisi yok dedi.Atatürk, böyle güzel bir halının çok kıymetli olduğunu, bunu halı sahibinin nereden almış olabileceğini öğrenmek istediler. Kitapçı ezile büzüle;-Paşam, emanet koyan isminin söylenmemesini özellikle rica ettiler, müsaade ederseniz ismini söylemeyeyim dedi.Bu sefer Atatürk daha çok merak edip,-Çocuk, belki halıyı almak isteyeceğiz. Kimin ve kaça olduğunu öğrenmek isteriz dediler.Kitapçı; -Paşam 40 lira istemişlerdi deyip yine halı sahibinin ismini vermedi. Atatürk halı sahibini iyice merak edip ısrar edince de, kitapçı istemeyerek ve sıkılarak;-Abdülhalim Çelebi Hazretlerinin Paşam dedi.Abdülhalim Efendi, Mevlana sülalesinden gelmiş, Konya milletvekili olarak Meclis'te görev yapıyordu. Kapısı herkese daima açık, cömert, gayet güzel konuşan, Mevlevi kalpağı ile gezen, akıllı, sevimli, hoş sohbet, özü sözü doğru birkişiydi.Atatürk, bu cevabı alınca çok duygulandı ve bana dönerek dükkana 40 lira bırakmamı emretti.Hemen parayı bıraktım. Kitapçı halıyı koşarak indirip paket yapmaya koyuldu.Bu arada Atatürk, Abdülhalim Efendi'nin kişiliğinden övgüyle bahsederek;-"Abdülhalim Efendi, evde halısını satacak kadar parasız kalıyor ama, kapısını kimseye kapamıyor"diyerek onu övdü. Sonra da kitapçıya dönerek;-"Bana bak, halıyı biz alıyoruz. Fakat halıyı Abdülhalim Efendi'nin evine yollayınız, biz oradan aldırırız. Akşamüzeri de kendilerine bir kahve içmek için geleceğimizi söyleyiniz" dediler.Kitapçı bu davranışa şaşırmış bize bakarken, arabaya binip uzaklaştık. Aynı akşam Abdülhalim Efendi'nin evine gittik. Kendisi bizi avlu kapısında karşıladı.Eve girince baktım halı, kapı arkasında paketli olarak duruyordu. Mütevazı evinde minderlere oturuldu, kahveler içildi.Abdülhalim Efendi;-Paşam halıyı almışsınız. Fakat halı evime geri geldi. Müsaade ederseniz, arabanıza koyduralım" dedi.Atatürk de;-Abdülhalim Efendi halı yine bizim olsun. Biz arada sırada sana kahve içmeye geldikçe onun üzerinde kahvemizi içeriz" diyerek halıyı açtırdılar ve odaya serdirdiler.Kahveler içildi ve sohbet edildi.Giderken Abdülhalim Efendi yine bizi kapıya kadar uğurlayarak;-Paşam eğer müsaadeniz olursa halıyı..... derken Atatürk sözünü keserek mütebessim,-Abdülhalim Efendi, onu sana emaneten bırakıyoruz. Her gelmemizde onu burada görmek ve üzerinde oturmak isteriz. Diyerek veda edip ayrıldılar.Böylece Atatürk, Abdülhalim Çelebi Efendi'ye, kitapçıya bile belli etmemeye çalışarak ihtiyacı olan yardımı yapmış, fakat halıyı almamışlardı."Bu ibret verici anı; O büyük asker, devlet adamı ve devrimci liderin, en az bu nitelikleri kadar büyük olan insanlığını anlatmasının yanı sıra onun, gerçek dindar ve üstelik bir tarikat mensubu olan Çelebi'ye saygısını göstermek bakımından da ayrı bir önem taşıyor.Ayrıca; Herkese açık sofrasını sürdürebilmek için halısını satan bir tarikat ehlinin, dini siyasete alet ederek para, mevki ve güce ulaşan, yurt içinde ve dışında saf ve eğitimsiz vatandaşları sömürerek trilyonluk mal varlıklarının sahibi olup sefa süren günümüz din ve tarikat bezirganlarından farklılığını da ortaya koyuyor.Tabi anlayana ve anlamaktan yana nasibi olanlara !

2 Ocak 2011 Pazar

Kese kağıdı...

Geçen gün tv de haberlerde verildi..İtalya 1 ocak 2011 'den itibaren poşet kullanımını yasaklamış. Direk böyle yasaklamalar da ses getirecektir ama blok arkadaşlarımdan Melahat hanımın dikkatini, "Fatmagül'ün suçu ne" dizisinde kesekağıdı kullanılımı çekmiş. Bana bununda çok dikkat çekici olacağını söyledi. Alış verişten ellerinde kağıt torbalarla evlerine dönen kişilerin olduğu sahnelerin, bütün dizilerde olması halkımızın üstünde olumlu olarak etki yaratacaktır. Malum dizilere olan düşkünlüğümüz ortada. En çok izlenen dizilerin bu konulara duyarlılık göstermeleri zor olmasa gerek. Bu konuda maillermi göndersek acaba yapımcılara ne dersiniz. Öncelikle bu konuda duyarlı davranan Fatmagül'ün suçu ne dizisi yapımcılarını kutlamak istiyoruz. Sizden istediğimizse bunu bloklarınızda paylaşmanız. Hadi arkadaşlar bir hareket başlatalım sesimizi bütün dizi yapımcılarına duyuralım ne dersiniz......

hanım dilendi bey beğendi.

Renk uyumu çok önemli..ne güzel olmuş...yapmak lazım...