30 Mayıs 2010 Pazar

Bugün

Kötü bir sabaha uyanmışız, saat altı gibi uyandım hemen tv'yi açarım ne var ne yok diye NTV canlı yayında Gazze'ye giden insani yardım gemisine saldırmış İsrail, ölenler, bir dolu yaralılar var savaş gibi ama bir taraf silahlı bir taraf sivil . Üstelik sadece Türk gemisine saldırılmış insanlık adına utanç dolu sahneleri izliyoruz tv'de, sonra bir haber daha geçiliyor, yüreğimizi yakan bir haber daha, İskenderun'da Deniz İkmal Destek Komutanlığına saldırı düzenlemiş hainler, beş askerimiz şehit, on askerimiz yaralı.
Bugün 31 Mayıs 2010 ben sigarayı bırakma günü ile ilgili birşeyler yazmayı planlamıştım ama şu anda bir sigara yakıp insanların insanlara yaptıklarını düşünmek istiyorum sadece....

hatıra

Vazo İkea'dan ama içindeki taşları, midye kabuklarını tek tek elimle toplamıştım Küçükkuyu kamp sahilinden büyük kabukları da denize dalan arkadaşlar çıkarmıştı, hava ısınınca ben özlüyorum kampı, çadırımızı galiba da hep özleyeceğim.

Uçurtma şenliğinin güzelleri



Çan lisesi roman ekibi şenliğe ayrı bir renk kattı ... Gerçekten çok yetenekli çocuklarımız var. Kendileri ne güzel bir kareografi yapmışlar bayıldım izlerken .. Güneşin altında, öğle saati, yani yürekten istenmese ne oynanır ne zıplanır. Aferim kızlar size....

Uçurtma ve model uçak şenliği




Türk Hava Kurumu Çan Şubesi tarafından düzenlenen etkinlikte çocuklar kendi yaptıkları model uçakları ve uçurtmaları yarıştırdılar ... Sertifikalarını aldılar ... Hayatlarının bir yerine bu güzellikte yazılmış oldu böylece...Model uçaklarını ömürleri boyunca saklayacaklardır büyük ihtimalle, kimileride bunu hobi haline getirecektir... İçlerinde var olan enerjiyi böyle güzel alışkanlıklara sarf etmeleri yaşamlarına ne büyük anlamlar katacak farkında bile değiller. Belkide geleceğin pilotlarını izledik dün. Bu işlere katkıda bulunmak bir gönül işidir ve onları kutlamakda tabiki. Seni ve ekibini buradanda kutlarım Kaptanımız Ali Rıza Ulusoy....

28 Mayıs 2010 Cuma

örüyoruz ana kız...


Üstteki örgü annemin, öbürü benim...Annem kendine, kışa hazırlık diz battaniyesi örüyor güzel olacak, bense merserize bir bluz örüyorum...bakalım nasıl olacak daha yeni başladık ikimizde ama annem koca battaniyeyi bitirir benden önce eminim..))) ben öbür yaza giyerim...

Örgü oyuncaklar..netten

Bir türlü cesaret edip yapmaya başlayamadım ama birgün yapacağımdır...... burada tarifleride var üstelik gmail çeviride yapıyor daha ne olsun...))) oyuncakçı ninem en basit ne yapabilirim sen bize hoca olsan..

27 Mayıs 2010 Perşembe

Acaba görüyormuyuz...

Adamın biri ilk defa gittiği küçük bir kasabada duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa;

- Buranın yabancısıyım, demiş.

Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum, çok yakın olduğunu söylediler..

Çocuk arabanın penceresini açtıktan sonra;

Ben de buraya ilk defa geliyorum, demiş.

Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde..

Adam çocuğun yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş ister istemez.

- Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? diye gülümsemiş çocuk.

Kuş cıvıltıları oradan geliyor zaten.

- İyi ama, demiş adam, bunların parktan değil de tek bir ağaçtan gelmediği ne malûm?.

-Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez diye atılmış çocuk... Üstelik manolyalar da katılıyor onlara..

Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu da duyacaksınız..

Adam gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan

sonra, teşekkür etmek için döndüğünde fark etmiş çocuğun kör olduğunu..

Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış adamın kendisini fark ettiğini..

Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken;

- Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim, demiş. Görmeyi o kadar çok özledim ki!. Sizinkiler sağlam, öyle değil mi?.

Adam çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına

doğru yönelirken;

- Artık emin değilim demiş. Emin olduğum tek şey,benden iyi gördüğündür..

Gören Gözlerimizin Mutluluğunu Sonuna Kadar Sürdürmeniz Dileğiyle

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Çan Çevre Gönüllüleri

İlk toplantımızı bugün yaptık ve başladık hayırlısı ile ... Bir sürü fikir var aklımda hangisini birisini harekete geçireceğiz bakalım, sabırlı olup sıra ile yapmak lazım. En çok gözümüze takılan, (galiba herkes benimle aynı fikirde) naylon poşet kirliliği, nasıl atılacak dünyamızdan bu poşetler? Tamam büyük kolaylık ama sonra atılıyor, yok olmuyor meret... kendi kendini yok edenini neden yapmamışlar bilmemki..))) Hayatımızın her anında poşet, nasılda bu kadar bağımlısı olmuşuz hayret ediyorum, bırakmalıyız hemde bir an önce, sigara gibi vazgeçmek zorundayız, çevremizi temiz tutmak adına... En çok akarsularda görülüyor yaptığı kirlilik, bir bakın sular azalınca çay kenarına, bütün çalı çırpı poşetlerden geçilmiyor.... Artık kağıt kesekağıtlarımı olur, tekrar tekrar kullanılan çantalarmı olur, annelerimizin pazar filelerinemi döneriz bulacağız bir yolunu ... Öncelikle alış veriş merkezlerinden herşeye poşet vermeyin kardeşim slagonu ile başlayıp..))) sonrada ortak bir çözüm bulacağız belkide... en zoru bu olacak bence bu işin, insanları poşetten vazgeçirmek.... mesela ayın en az poşet kullananını seçebiliriz.... hani teşvik olsun diye diyorum.. Fikrim çok geldi bu akşam...poşeti aşınca sonrası gelecektir... sonrada Çan tabelasının altına ikinci bir tabela burada yani Çan'da poşet kullanılmaz kullananlada konuşulmaz...hehe nasıl ama....

25 Mayıs 2010 Salı

İnsan halleri üzerine bir yazı...

Ben valla çok sıradan ve basit bir insan olmak istiyorum.Sıpsıradan ve basbasit.Çünkü herkes gördüğüm kadarıyla çok muhteşem!''Ben almim,kalsın yani'' demek istiyorum…

Bu muhteşemliklerden çok bunaldım.Sıfır, hatta sıfırın altı eksi 1 olsam daha da bi rahat edeceğim.Canım öyle olmak istiyor.Köpkötü,işe yaramaz,beş para etmez biri olmak istiyor canım...

Ne? ''olursam mı'' dedim?Pardon,öyleyim öyleyim…Olmak gibi bişi yok,öyleyim zaten…Sıfırın altında eksi 1…Daha aşağısı var mı bilmiyorum?Matematiğim iyi değil...Varsa eğer onu da olurum hiç de problem değil...

Tıpkı o ''domestos'' reklamındaki mikrop gibi;

'' kötüyüm ben, kötüyüm, kötüyüm
herkesi hasta ederim, ederim
ishal yapar kustururum, bezdiririm''…şarkısını söylemek istiyor canım ,sürekli...

Niye?

Bir zamanlar ,zamanın bir yerinde, bir felsefe öğretmenimiz vardı... Sınıfa bir soru sordu;''en kötü özelliğinizi söyleyin bakalım ''.

Verilen yanıtlar şöyleydi;

*ben çok safım,insanlara çok çabuk güveniyorum…

*ben yalana kesinlikle tahammül edemiyorum,çok sinirleniyorum...

*ben çok çabuk kırılırım,çok hassasım.

* insanları hemen affederim ve bu yüzden çok kazık yiyorum.

*haksızlıklara tahammülüm yok…

*çok sabırsızım.

Vs.vs.vs.vs….(O zamanlar ''sazan'' kelimesi icat olunmamıştı.Ve bizler,sazan olduğumuzu henüz bilmiyorduk.)

Hiç kimse mesela ''ben kıskancım'',''ben nankörüm'',''ben çıkarcıyım'' ,''ben nefretle doluyum'',''ben insanlar üzerinde ego tatmini yaparım'',''ben bencilim'',''ben dedikoducuyum'',

''ben çok ayran gönüllüyüm'',''ben çok kişiyi aldattım,

aldatmayı seviyorum,sahtekarın allahıyım'',''ben bir gerizekalıyım''demedi…Kimsenin ayranı ekşi değildi yani...

Felsefe hocamız,''bakın gördünüz mü?Herkes aslında olumlu olan bir huyunu,sanki olumsuzmuş gibi söylüyor çünkü kimse kendinde bulunan olumsuz bir özelliği kolay kolay itiraf edemez'' dedi…

Gerçekten de böyle…Çevreme bakıyorum;herkes çok iyi kalpli…Hatta herkese ''size melek diyebilir miyim?size anne diyebilir miyim?'' diye sorasım geliyor.Herkes o kadar iyi,o kadar tatlı,o kadar şeker ki!(parantez içinde ünlem aslında)

Ammaaa,

Ya da bu çok melekler,süper ultra iyi insanlar,kendilerinden başka hiç kimsenin hiçbir yerde sivrilmesini hazmedemiyorlar.Tek adam ya da tek kadın olmak için yapmadıkları numara kalmıyor;kapak oluyorlar kapak!Ama hiç sahtekar değiller canım(!) İyi kalpli melaikeliği de kimseye bırakmıyorlar...

Bu tatlı melekler polemiği,demagojiyi çok ama çok seviyorlar.Ammaa sorsanız, bunların hataları bile iyi kalpli!Hata 1 olur,2 olur,3 olur …İyi de be anam bu nası bişi?Bin kere hata mı olur?Fermuar diktir bari,cırt cırt açıp kaparsın hatalarını ,yorulma bari...

Bunları dinledikçe tıpkı bazı insanları kekliyen konsomatristlerin hayat hikayelerini dinlemiş gibi oluyor insan!..''ben çok saftım,kandırıldım!küçücüktüm,kazık yedim büyüdüm!..ühüü ühüü''…Vah vah vah!…

Artık kimsenin bu sahte hayatlarına tahammül edecek halim kalmadı.

Hah işte sırf bu yüzden inadına şöyle konuşmak lazım;

''Yalan konuşurum,

dedikodu yaparım,

çok nankörüm,ohh canıma deysin!...

Sahtekarın allahıyım…

Nabza göre şerbet dağıtırım…

Hırslarla yanar tutuşurum ve gerekirse adamı bozuk para gibi harcarım…

Bencilim;tek ben varım,ben olacağım…Diğerleri mi?Onlar da kim? Salla gitsin!

İğrencim ve iğrenç olmak hoşuma gidiyor…vs.vs.vs''

Böyle konuşmak gerekiyor çünkü çok melek olmanın sonuçları ortada...Gerek yok yani...

Yani anlacağınız tıpkı domestos reklamındaki mikrop gibi şarkı söylemek lazım;

''kötüyüm ben, kötüyüm, kötüyüm
herkesi hasta ederim, ederim
ishal yapar kustururum, bezdiririm''…

Yani Can Yücel'in dediği gibi ''ne kadar rezil olursak o kadar iyi'' demek lazım.

Ohh be kötü olmak ne güzel!

Yaşasın kötülük!

Banada netten geldi bu yazı ....çok da dopru buldum her kelimesini ve paylaşmak istedim...hepimize mesajlar dolu ne dersiniz..

Karadenizliler Günündeydik...

Kolbastı oyununu çekebildim sadece fotoğraf makinam azizlik yaptı bana...
Video EkleO gün kocacımda bir torun bulmasınmı durup dururken..))) dede diyor geliyor ee bende ninemi oldum şimdi ...Komşumuzun torunu bizi orada görünce ayrılmadı eşimden...)))
Sunucu harikaydı..geçen yılda o vardı seneyede olacak galiba çok alkışlandı çoookkkkkkkkkk
Herkes koşup başlıyor horon oynamaya .....Bu karadeniz insanı çok tutuyor birbirini gurbette olmanın verdiği bir dayanışma galiba, yada doğaları böyle. Kültürlerinide öyle güzel sunuyorlarki, kendileri ile dalga geçen tek topluluk sanırım karadenizliler, o gün bi dünya Temel fıkrası anlatıldı. Pilavlar yapılmış, sahne hazırlanmış, sanatçılar davet edilmiş organizasyon süperdi yani, emekleri geçenlerin ellerine sağlık. Seneye sağ olursak gene oradayız...)))
Hafızın Düzü deniyor bu mevkiye, meşe ağaçları ile kaplı bir alan ve şölen içinde biçilmiş kaftan...Süheylacım senide arkadan çekmişim çok özür güzel arkadaşım...ama şapkan yeter çok güzel duruyor bunu bilesin...Horonu öğrenip öyle gelelim seneye baktık kaldık böyle kenardan yaf...

tığ işi elbise

bayıldım buna ben renk de çok güzel olmuş...ünlü bir moda sitesinden aldım resmi...yani trendy bu....)))

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Sergide

Çan Halk Eğitim Etnoğrafya sergisinde benimde eşyalarım vardı.... Kültürümüzü tanıtmak ve yaşatmak adına yapılan bu çok emekli iş, gezen herkesin takdirini topladı. Emeği geçen herkesi kutluyorum. Müze haline gelebilecek zenginlikteydi, gitmediyseniz çok şey kaçırdınız...



Ata'mızın büstü; 1927 yılında bir İtalyan heykeltraş getiriliyor Türkiye'ye ve Ata'mızın yüzünden alınan kalıp ile yapılıyor , benim dedem rahmetli Halil Suat Eroğul, Ezine Belediye Başkanı iken Ankara'ya gidiyor ( CHP' nin büyük kurultayına) orada veriliyor bu büst kendisine ve başkanlığı süresince masasında duruyor. Ne mutlu bana ki şimdi bende, önceki yıllarda Çanakkale Seramik Fabrikalarında çalışırken, Kamelya Sazcı hanımın öncülüğünde bir sergi açmıştık orada da sergilemiştim elimdeki antikaları ve Ata'mızın büstünü, hatta Mustafa Tunçalp bey onarmıştı büstün bazı kırık yerlerini sağolsun ve kulakları çınlasın, o araştırmıştı bu büstlerin nasıl yapıldığını. Buradan kendisine tekrar teşekkürler ediyorum. Bu değeri korumama yardımcı olduğu için.
Gümüş ve el işidir buhurdanlık, mislik ve fincan zarfları... Tendürtiyot şişeside çok eski yüz yıllık var galiba, ve fanusta...
kahve değirmeniymiş ilk yapıldığı yıllarda altındaki çekmeceye dökülürmüş çekilen kahveler...
İbriğimiz pirinçten...altında lavabosu var...
Beyler apdes alırken kullanırlarmış...

21 Mayıs 2010 Cuma

Maden ocağında hayatını kaybedenler için...

yüzü, kara..
eli, kara...
nefes alıyordu, o da kara...
...ekmek, kara...,
su kara....

bahtı, kara...
keder, kara...
insan, kara..,
kader, kara...
eşi, çocuğu, yasta...
kefen beyaz...

Zonguldak'ta hayatını kaybeden 30 madencinin üzerine ışıklar yağsın... geride kalanlarada büyük bir sabır.... ne diyebilirizki başka... ama bu kader olmamalı ....

16 Mayıs 2010 Pazar

Çan Spor şöhretlerini gene buluşturdu...




Geçen yıl ilki gerçekleşmiştiya bu sene tekrar bir araya geldiler ... Eşimde içlerinde olduğu için bende izliyorum bu buluşmayı. Çocuklukları, gençlik yılları birlikte geçmiş şimdi herbiri yaşını almış ama zamanında spor ile haşır neşir oldukları için delikanlı gibiler maşallah. Dostluklarının ve bu organizasyonun devamı dileklerimle... çok güzel bir gün yaşadık hep birlikte önce maç yaptılar sonra Kiraz Dede'nin orada güzel bir akşam yemeği ve sohbet ... Belediye üstlendi bu sene organizasyonu ve herkes çok mutluydu emeği geçen herkese ellerine sağlık diyorum...

12 Mayıs 2010 Çarşamba

hemşireler günü

Başta Canım arkadaşım Pakize'nin, sonrada bütün hemşirelerimizin günü kutlu olsun.....

11 Mayıs 2010 Salı

Şükran ablamızın maharetleri




Çocuk olasım geldi bir anda....gidip Şükran ablamın elini öpeyim belki verir birini bana kimbilir....ellerine sağlık hepsi birbirinden güzel olmuş....

10 Mayıs 2010 Pazartesi

çiçeklerim



Açan çiçekleri seviyorum ben...Canarya bu eflatunlu...Diğerleri cam güzeli....Kayınvaldem almış bana canaryayı ve cam güzellerinin birini....aman ne çok açıyorlar görmelisiniz...mutfağımdalar annem bütün gün konuşuyor çiçeklerle... neşe kattılar bir anda ortamımıza....tavsiye size hemen açan bir çiçek alın bakın nasıl iyi gelecek...

3 Mayıs 2010 Pazartesi

canım oğlum doğum günün kutlu olsun

Benim büyük oğlum, bugün doğum günü; ilk doğum günü resmini sizlerle paylaşmak istedim. Güzel oğlum hayatının her günü bugünkü gibi güzel geçsin dilerim, sağlıkla ve sevdiklerinde daha nicelerini kutlayalım hep birlikte.