31 Aralık 2010 Cuma

29 Aralık 2010 Çarşamba

Ankara

CHP Kadın Kolları Çan İlçe Başkanı Reyhan Akgün hanım önderliğinde başladı yolculuk... Çok rahat ve eğlenceli bir yolculuk sonucu Ankara gezisi bizim için unutulmaz hatıralarla dolu geçti. Bu etkinliği düzenleyenlere buradan da teşekkürler....





Anıtkabir de Atamızın nöbetini tutan askerler çok şaşırtıcıydı hiç kıpırdamadan adeta bir heykel gibi. Dakikalarca izledik gözlerini bile kırpmıyorlar inanın ..




Mozolenin görüntüsü... Dualarımızı ve yüreğimizi oraya bırakıp döndük...



Bence en güzel resim buydu o gün....Atamızın huzurunda toplu bir anı....



Eski Meclis Binası.. 1924 yılından sonra buraya geçmiş meclisimiz ve bugünkü binaya geçinceye kadar burada çalışmışlar...



Diğer yönden görünüş..






Ve ön yüzü...






İsmet İnönü ..Chp Binası Müzesindeki resmi....



Ve Kara Oğlan.. Bülent Ecevit ....oradaki resimler içinde İnönü ve Ecevit resimlerini seçtim çekmek için............




Chp yeni binası konferans Salonunda bu resim... Genel Sekreter Bihlun Tamaylıgil ve Chp Kadın Kolları Başkanı Zühal Samlı bizimle bir saate yakın ilgilendiler sohbet ettiler.

Parti Binasından güzel bir anı....

27 Aralık 2010 Pazartesi

Zeytin toplamak zor iş zor...

Ufukta deniz orada Küçükkuyu... arkadaşlarımız bizi bekliyorlar beraber zeytin toplayacağız, önceki yıl gitmiştim ve çok hoşuma gitmişti zeytin hasadı çok yorucu, çok telaşlı bir iş ama ben sevdim nedense..)))

Topalama yapacağımız tarlayı arıyoruz ...ben makinanın arkasındayım...

Tarlayı bulduk Selçuk kardeşimiz başlamış olaya... elindeki alet zeytin silkelemeye yarıyor, dala tutturup çalıştırıyor başlıyor dal sallanmaya btün zeytinler yerdeki brandaların üzerine düşüveriyor...ne büyük bir kolaylık.. gerçi ben başka yöntemler geliştirdim ama bu makinayı henüz geçecek bir buluş oluşmadı..)))

Melekimiz canavar gelinizmiz ağaç tepesinde... sincap gibiydi aynı..maşallah dedim durdum bütün gün ...çok beceriklidir ama bir o kadarda güler yüzlü ya... canım benim.


Sırıkçı Melek... dedimya heryanda o her işin hakkından geliyor.... gene maşallah.. aman nazar deymesin çünkü daha bir dolu tarla var toplanacak....


Bu alet bu yıl oarada pek moda olmuş .... büyük kolaylık tabi zeytin hırpalanmadan ve kirlenmeden toplanıyor....



Biz Nimetcimle yerdekileri toplama görevindeydik buna dip toplama diyorlar...elimdeki sepet dolu dolu verdi dermişim..)))aa bu arada sepet şahsıma aittir Yeter teyzem canımın içi başka kimselere vermiyormuş sepeti Sabiha'nın sepeti kalmış adı.

Valla dedimya bu gelin çok becerikli işte görün koca çuval sırtında...



Toplaması, ayırması, sonra fabrikaya götürüp yağ çıkarma işlemleri hepsi çok yorucu ama mis gibi zeytinyağı da bu yüzden kıymetli işte diye düşünüyorum. İki gün çok güzel geçti, bizim için büyük değişiklik tabi ama işin içindekilere Allah kolaylık versin inanın yer gök zeytin bu yıl, bereket yılıymış hayırlısı ile bitirip yemek nasip olsun herkeslere.... Zeytin hasadı bitince kurtuluş yapacağız Sabiha abla bekleriz dedi Selçuk, eminim çok güzel olacaktır kurtuluşunuz kardeşim sizinle herşey güzel oluyor .... Bereketli zeytinleriniz olsun dilerim önümüzdeki yıllardada...

23 Aralık 2010 Perşembe

Gönlü geniş ve ruhu gezgin sufi meşreplilerin kırk kuralı:

1. kural: Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok, eğer, tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.
2. kural: Hak yolunda ilerlemek yürek işidir,akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun,omzun üstünde ki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil !
3. kural: Kur’an dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahiri manadır. Sonra ki batıni manadır. Üçüncü batıninin batınisidir. Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.
4. kural: Kainattatki her zerrede Allah’ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescitte, kilisede, havrada değil, her an her yerdedir. Allah’ı görüp yaşayan olmadığı gibi, onu görüp ölen de yoktur. Kim O’nu bulursa, sonsuza dek O’nda kalır.
5. kural: Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. Aman sakın kendini diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği:Bırak kendini, ko gitsin; akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!
6. kural: Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk konusunda dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur.
7. kural: Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, hakikati keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.
8. kural: Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! istediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.
9. kural: Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.
10. kural: Ne yöne gidersen git, doğu,batı,kuzey ya da güney- çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.
11. kural: Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Ssenden yepyeni ve taptaze bir sen zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.
12. kural: Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.
13. kural: Şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hacı, hoca ,şeyh, şıh var. Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir. Tutup da ona hayran olmaya değil.
14. kural:Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?
15. kural: Allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür. Tek tek her birimiz tamamlanmamış birsanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermek için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.
16. kural:Kusursuzdur ya Allah, onu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde belebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir , ne layıkıyla sevebilirsin.
17. kural: Esas kirlilik dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.
18. kural: Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir. Şeytan, dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil bizzat içimizde bir sestir. Şeytanı kendinde ara, dışında, başkalarında değil ve unutma ki nefsini bilen Rabb’ini bilir. Başkalarıyla değil sadece kendiyle uğraşan insan sonunda mükafat olarak Yaradan’ı tanır
19. kural:Başkalarından saygı,ilgi ya da sevgi bekliyorsan önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.
20. kural: Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.
21. kural: Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi,hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstermemek,kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk’ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.
22. kural: Hakiki Allah aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur. Ama bekri aynı namazgaha girdimi orası ona meyhane olur. Şu hayatta ne yaparsak yapalım, niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil.
23. kural : Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki ağlar, perişan olur onun için. Kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı , kırar ve atar. Ya aşırı kıymet verir , ya kıymet bilmeyiz.Aşırılıklardan uzak dur. Sufi ne ifrattadırne tefritte. Sufi daima orta yerde…
24. kural : Madem ki insan eşref-i mahlukattır, yani varlıkların en şereflisi, attığı her adımda Allah’ın yeryüzünde ki halifesi olduğunu hatırlayarak , buna yakışır soylulukta hareket etmelidir. İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa bile, gene de başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.
25. kural : Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an da burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.
26. kural : Kainat yekvücud, tek varlıktır. Herşey ve herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma; bir başkasının hele hele senden zayıf olanın canını yakma. Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti herkesin yüzünü güldürebilir.
27. kural : Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır, şer çıkarsa sana gerisin geri şer yankılanır.Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin herşey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse dünya değişir.
28. kural : Geçmiş zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi daima şu anın hakikatini yaşar.
29. kural : Kader hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten,”ne yapalım, kaderimiz böyle”deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin,ne de hayat karşısında çaresizsin.
30. kural : Hakiki sufi öyle biridir ki başkaları tarafından kınansa, ayıplansa, dedikodusu yapılsa, hatta iftiraya uğrasa bile, o ağzını açıp da kimse hakkında tek kelime kötü laf etmez.Sufi kusur görmez kusur örter.
31. kural : Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık, kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp… Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bunda ki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise ,ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.
32. kural : Aranızda ki perdeleri tek tek kaldır ki Allah’a saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma. Bilhassa putlardan uzak dur, dost. Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma. İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama !
33. kural : Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen hiç ol! Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışında ki biçim değil içinde ki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir.
34. kural : Hakk’a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine, böylesi bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir. Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır; emin bir beldede yaşar.
35. kural : Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Allah’a inanmayan kişi ise içinde ki inananla. İnsan-ı kamil mertebesine varana kadar gıdım gıdım ilerler kişi. Ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.
36. kural : Hileden,desiseden endişe etme. Eğer birileri sana tuzak kuruyor, sana zarar vermek istiyorsa, Allah da onlara tuzak kuruyordur. Çukur kazanlar o çukura kendileri düşer. Bu sistem karşılıklar esasına göre işler. Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer. O’nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz. Sen sadece buna inan !
37. kural :Allah kılı kırk yaracak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık olma zamanı vardır; bir de ölmek zamanı.
38. kural : Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım ? Diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün.Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa,yazık !Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.
39. kural : Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz. Her şey yerli yerinde kalır, merkezinde… Hem de bir günden bir güne hiçbir şey aynı olmaz.Ölen her sufi için bir sufi daha doğar.
40. kural : Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma!Ayrımlar ayrımları doğurur. Aşk’ın hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde ya da dışındasındır, hasretinde..

Kalekimden değerli arkadaşımız/kardeşimiz Cem ERBAKIŞ, Mevlana’nın Mevlana olmasında rolü olan Şemsi TEBRİZİ’ye ithafen Elif ŞAFAK’ın 40 kural olarak topladığı tasavvufi sözlerin hepimiz için bir karşılığının olduğunu düşünerek ve gerçekten bundan sonrasında kalan ömrümüze bir nebze olsun renk veya ses katabilmek adına sizlerle de paylaşmak istedim.

Halit Uygun


Bana bu yazıyı ileten arkadaşım Arzu Taşçı'ya çok teşekkürler....kalıcı olsun diye buraya aktardım...Kitabı çok beğenerek ve etkilenerek okumuştum....bir kez daha tavsiye ederim...

20 Aralık 2010 Pazartesi

Mertimin doğum günü bugün

İlk doğum gününde çekilen ve son resimlerinden birini paylaşmak istedim... Zaman ne çabuk geçiyor ... Yirmi yaşında kocaman adam oldun... Herşey gönlünce olsun canım oğlum... Yarınlarından endişesi olmayan insanların yaşadığı bir dünya diliyorum sana...




16 Aralık 2010 Perşembe

haroşo.....

Şal gibi ama pançoda aynı zamanda...hemde yelek gibi..)))) Şalpanyel olsun adı ...
























Nazım Hikmet

Dün "canım" olan yarın "düşmanım" olmaz benim...
Yaşananların hatırı hep saklı kalır Hatırları sorulur selamları hep alınır..."SİLDİKLERİM" vardır bir de ! Onlar yanlışlarım ve pişmanlıklarımdır Adları anılmaz hatırları sorulmaz sadece beddualarımdır...Vicdanla birlikte... "ŞEREF" ararım ben sevdiklerimde;Her zaman doğru değildir elbet seçimlerim... Zaman gelir "ŞEREFSİZLERİ" de severim...Her yerde gözüm kulağım vardır benim "Eksik söylemek yalan söylemek değildir !" mantığındaki Beni değil kendini kandırır yalnızca...Bilmezden gelişlerim aptala yatışlarım Kaybetme korkumdan değil karşımdakilerin yalan söyleme potansiyellerine olan merakımdandır..."inkar" olmaz benim hayatımda... Yaşananı "YAŞANMAMIŞ" saymam Sayanlarıda SAYMAM...Kelimelere sığmaz SAYFALAR SÜRER BENİ ANLATMAKAma ne kadar anlatılırsa anlatılsın; YAŞAYAN BİLİR BENİ... YAŞAMAYAN ANLAMAZ...Ağırdır sevmelerim Her "YÜREK" taşıyamaz... Büyüktür umutlarım Her "OMUZ" kaldıramaz

13 Aralık 2010 Pazartesi

Kendi el emeklerim

Merserize ipten yapıldı ....


Yapımı çok kolay ve çok çabuk örülüyor...

Poşetlerden elde ettiğimiz iplerle ördü bu çantaları annem bende üzerini süsledim...Kullanılmış poşet olmasına özellikle dikkat ettik amaç geri dönüşümdü..







Çorapları annem örüyor bulmaca gibi örülüyor iki şişle, sonra dikiliyor iki yanından... satış yapıyoruz bunlardan..













ürünler hazır.

İstanbul yolcusu ürünlerim arkadaşlar...hem kız hem erkek bebek için istendiler...sağlıkla dünyaya gelsin bebişlerde bunlarda o sevince ortak olsunlar... güzel olmuşlar değilmi..???











Mertime kazak örüyo annem...

Karlara yetişmedi ama önümüzdeki haftaya hazır olur herhalde...kış uzun daha değilmi...pek soğukmuş Ankara. Renk seçimi ve örnek kendisine ait...sipariş üstüne çalışıyorız yani..)))








11 Aralık 2010 Cumartesi

Nasıl fenerli oldum..))))

Kendimi bildim bileli fenerliyim ben, üç kardeşiz biz iki erkek bir kız (kız ben oluyorum)))))) büyük kardeşimle ikimiz fenerliyiz, babamız beşiktaşlı hemde hasta beşiktaşlı bir arkadaşı var terzi İbrahim amca oda çok fenerli sırf babaya inat olsun diye bizi kardeşimle beraber bir gün dükkanına çağırdı, kara kaplı ciltli güzel bir defter önünde, İbrahim amca dediki bu defter,(sonra öğrendikki o defter ölçü alma defteriymiş) İstanbuldan Fenerbahçe Kulübünden geldi sizi kaydediyorum buraya bakın adlarınızı yazıyorum, biz öyle bakıyoruz şaşkın vaziyette...yaşımızda ben beş kardeşim altı yaşında...bundan sonra dedi biz fenerli değiliz desenizde çaresi yok yazıldınız buraya...ah biz eve geldik anlattık babaya bunları nasıl kızdı bize, gidin dedi, İbrahim amcanız baksın size dedi, bizimle sofraya oturmadı,konuşmadı neler neler.. biz nasıl ağlıyoruz ikimizde, ama diyoruz bizim suçumuz yok diyoruz ,değiliz desekte biz fenerli olmuşuz artık..diyoruz ))) işte böyle o gün bu gündür fenerliyiz....ikimiz....küçük kardeşimizi beşiktaşlı yaptı babamız bize kaptırmadı..)))) İbrahim amcacım iyiki kaydetmişsin bizi, teşekkür ederim sana...

8 Aralık 2010 Çarşamba

Bu unutulurmu?

Unuttuk Maalesef…)
******** Birinci Dünya Savaşı'nda İngilizlere,150 bin askerimiz esir düştü.Bu askerlerden bir kısmı da Mısır'ın İskenderiye şehri yakınlarında bulunan Seydibeşir Usare Kampı'na Hapsedildi. ******** Kampın tam adı,'Seydibeşir Kuveysna Osmani Useray-I Harbiye Kampı' idi. Bu kampta, 1918'de Filistin Cephesinde esir düşen 16. Tümen'in 48. Alayı'na bağlı Osmanlı Askerleri Tutuluyordu.
******** 12 Haziran 1920'ye kadar Iki yıl boyunca Her türlü işkence, eziyet, ağır hakaretler ve aşağılamaya maruz kaldılar.
******** İnsanlık dışı muamelenin nedeni ise Ermeniler idi…
******** Kamptaki, Türkçe bilen Ermeni tercümanların Yalan yanlış çevirileri ve kışkırtmaları nedeniyle, kampların İngiliz komutanları, azılı Türk Düşmanı haline gelmişlerdi.
******** Savaş bitmişti.Ancak, Kamptaki ağır koşullar nedeniyle ölenler dışındaki askerleri Teslim etmek, İngilizlerin işine Gelmiyordu.Çünkü, olası yeni bir savaşta, Bu askerlerin Yeniden karşılarına çıkabilecekleri, Ermeniler tarafından, İngilizlerin beyinlerine işlenmişti.
******** Çözüm Toplu katliamdı…Askerlerimiz, Mikrop kırma bahanesiyle, süngü zoruyla Dezenfekte havuzlarına sokuldu.Ancak;Suya normalin çok üzerinde 'krizol' maddesi katılmıştı..Mehmetçik, Suya daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol maddesi nedeniyle haşlanıyordu.Ancak, İngiliz Askerleri, dipçik darbeleri ile askerlerimizin havuzdan çıkmalarına izin vermiyorlardı. Mehmetçikler, Bellerine kadar gelen suya başlarını sokmak istemediler.Ancak, Bu kez İngilizler havaya (başlarının üzerine)ateş etmeye başladı.Askerlerimiz, ölmemek için, çömelerek başlarını suya soktular.Ancak, başını Sudan kaldıran artık göremiyordu. Çünkü gözleri yanmıştı…
******** Dışarı çıkanların halini gören sıradaki askerlerimizin direnişleri de fayda etmedi Ve
15 000 (15 bin) askerimiz kör oldu.Bu vahşet, 25 Mayıs 1921 tarihinde TBMM.' de görüşüldü.Milletvekilleri Faik ve Şeref Beyler Bir önerge vererek, Mısır'da esirlerin Krizol banyosuna sokularak, 15 bin vatan evladının gözlerinin kör edildiğini, Bunun faili olan İngiliz doktor, Garnizon Komutanı ve Askerlerin cezalandırılması için, TBMM' nin teşebbüse geçmesini istediler.
******** Ancak, Yeni kurulan devletin bin türlü derdi vardı.Ağır sorunlarla uğraşan TBMM' de Bu hesap sorma işi Unutuldu gitti.Ama onlar Unutmuyorlar… Kendi ihanetlerini bile soykırım ambalajına sarıp, dünya kamuoyuna Sunuyorlar.

Tabiki dünya barışından yanayız, tabiki herkes kardeş, tabiki geçmişin cezasını çekmemeli kimse ama, ama bu çok vahşi nasıl unutup rafa kaldırılır? nasıl olmamış gibi davranılır?...Medeni olduklarını iddia eden toplumlar kendi geçmişlerine bakabiliyorlarmı acaba utanmadan...

7 Aralık 2010 Salı

şal bitmiş

Resimlerini çekip göndermiş Şükriye'cim..(eltim) şahane olmuş dimi ellerine sağlık...sıcacık, yumuşacık tam kışlık olmuş.... bakalım kimin omuzlarını ısıtacak..




yapmak isteyen olursa diye her açıdan resim koyduk... çok güzel anlaşılıyor resimden tane tane sayın ilmekleri....


6 Aralık 2010 Pazartesi

siparişlerimi hazırlıyorum...


erkek bebek için olanlar bitti ..hızla kız bebek işleri oluyor...

Eltimin el işleri

Hafta sonu Çanakkale'ye gittik, eltimlere, üç gün bizi misafir ettiler sağolsunlar hem muhabbet, hem gezme, hem de bol bol elişlerimizi yaptık ama eltim çok hamarat üç işi birlikte götürüyor hiç boş oturmuyor. Aşağıdaki kurdele işi çantayı yeni yapmış sapları takılacak ama ben resimledim.



Kursa gidiyor Çanakkale de oradaki hoca yaptırıyormuş bu işleri aşağıdaki hırkada oradan çok güzel bir iş çıkacak ortaya, sırtına giyince mankeni ile beğenilerinize sunarım.. Bu yıl gri çok moda trendy işler yapılıyor vesselam....










Ama kuşları aşkoşda her işin içinde illa oda görünmek istedi resimlerde...





Koyu kırmızı şalı akşam başladı resim ertesi sabah çekildi yani daha bir günlük bile değil bu iş...maşallah nazar değmesin eli çok çabuk ... şal kimemi oluyor sahibine..))) bitince tekrar resimlerim... Aşkoş çok yardımcı el işlerine....











Eltoşum canımcım bizi çok güzel ağırladınız hafta sonu ...birde bu işleri yaptın durdun kırkbir kere maşallah.... ne şanslı kayınvaldemiz var dimi hamarat hamarat gelinler.... ))