28 Nisan 2011 Perşembe

Umudumuz hep var insanlarımızdan

KanalD deki doktorum programını izliyorum, işitme sorunu olanlarla ilgili bu günkü program ve örnek olarak bir kız çocuğu çıkardılar ekrana, işitme çihazı kullanıyor çünkü hiç işitmiyor. Doktor onun üzerinde anlatıyor olayı, derken işitme çihazının tek kulakta olduğu fark edildi ve sanırım anneye soruldu oda arızalandığını söyledi. Doktor bu cihazlarında bozulabileceğini ve sık sık yenilenmesi gerektiğini söyledi, ama cihaz çok pahalı gibi konuşulurken bir telefon bağlandı stüdyoya ve işitme cihazı satışı yapan bir firma sahibi olduğu anlaşıldı arayanın (bütün bunlar kurguda olabilir) ve dediki ben karşılayacağım cihazı tabi herkes alkışlıyor filan bu arada adam telefonda başka bişiler daha diyor ama alkışlardan anlaşılmıyor sonra tekrar etmesi istendi...dediki bugün sizi arayan izleyicilerden ihtiyacı olanlara işitme cihazı vereceğiz.... budur ya.... insanız biz ... Ersin ORAY mış arayan bey....çok duygulandım ben olaya ..birilerinin derdine çare olmak kadar büyük bir erdem varmı ... en büyük sevap bu işte... yüreği kocaman insanlara ihtiyacımız var...

21 Nisan 2011 Perşembe

Kuş evleri....

İngiltere'nin King’s Wood bölgesindeki ormanlık alanda bulunan kuş evleri, sanatçı Bruce Gilchrist ve Jo Joelson tarafından yapıldı.

Bu konuşma metni İstanbul Lisesi Tarih Öğretmeni Gül Yayla tarafından 18 Mart 2011 tarihinde yapılmıştır...



(Istanbul Erkek Lisesi) Tarih Öğretmeninin 18 Mart ta yaptığı konuşma.
Öğretmen şimdi soruşturma dan geçiyor...


Sayın misafirlerimiz, Sarı-Siyahlı camianın değerli mensupları, sevgili arkadaşlarım ve sevgili öğrencilerim,

Bir 18 Mart töreninde; nedense adı son zamanlarda "Şehitleri Anma Günü" olarak değiştirilmiş olan "Çanakkale Zaferi"ni kutladığımız
günde beraberiz.

Bugün 18 Mart 2011. Yani 18 Mart, 96 yıl sonra bugün; Çanakkale Zaferleri'nin simgesel kutlama günüdür. Simgesel diyorum çünkü Çanakkale Savaşları 1916'ya kadar devam etmiştir. Elbette Deniz Savaşları'nın kazanıldığı gündür 18 Mart. Ancak kara savaşları bütün hızıyla aylarca devam eder. Tarihin en kanlı savaşlarındandır Çanakkale Kara Savaşları.

Gelibolu gibi ufacık bir kara parçasında; deyim yerindeyse avuç içi kadar bir toprakta yaşanır. Öyle ki; ölen insanlar ayağa kalkacak olsa, savaştıkları alana sığmaz. Çanakkale Kara Savaşları'ndan söz etmeden; böyle bir günü yalnızca "anma" gününe çevirenlerin zihniyetleri, gerçeklere, tarihe ve bize uzaktır.

Bu savaşların baş sorumlusu İngiliz Bahriye Nazırı yani Denizcilik Bakanı Churchill şöyle diyor: "Yenilmez armadamızın üçte biri sulara gömüldü. Üçte biri kullanılamaz hale geldi. Başarısızlığımız savaşı 2,5 yıl uzattı. 8,5 milyon Avrupalının ölümüne neden oldu. Rusya'da komünistler yönetimi ele geçirdi. Bu olaylar vuku bulurken 30 milyon insan öldü. Biz Boğazı geçemeyince; Müslümanlar, diğer Asyalılar, Avrupa'nın ihtişamından şüphe etmeye başladılar. Biz Hindistan, Pakistan, Bengladeş'teki gücümüzü kaybettik; diğer Avrupalılar da sömürgelerindeki güçlerini..."

Evet! Churchill'in kendi ifadesidir. Çanakkale Savaşları'ndan 6 ay sonra, kendinin ifade ettiği başarısızlığından dolayı rütbeleri tenzil edilmiş, İngiliz Bahriye Nazırlığı'ndan istifa etmek zorunda kalmış, savaş konseyinden uzaklaştırılmıştır. Çanakkale Zaferimiz üzerine bir savaş lideri olarak görev yapmasına imkân kalmayınca, bir asker olarak ülkesine hizmet etmek istemiş, o zaman da kendisine tenzil-i rütbe ile ancak binbaşı rütbesine karşılık gelen tabur komutanlığı görevi verilmiştir.

Tarihin garip tecellilerindendir. Bir başka komutan Çanakkale Savaşları'ndaki başarılarından dolayı Nisan 1916'da Tümgeneralliğe yükseltilmiştir. Tümgenerallik rütbesini getiren Arıburnu, Anafartalar, Conkbayırı, Kireçtepe isimleriyle özetlenebilecek zaferleridir. Biz O'na Atatürk dedik.

Çanakkale Savaşları, gökten saf saf inen sakallı, sarıklı, yeşil cüppeli ruhanî varlıklar tarafından kazanılmadı. Çanakkale Savaşları, aniden bastıran sisler, 3'ler 7'ler 40'lar nedeniyle de kazanılmadı.

Çanakkale Savaşları "dinlerin savaşı"dır diyenler ne büyük hata içindedirler...

Siz hazırlıktayken birlikte görmedik mi İngiliz mezarlıklarındaki Müslüman İngiliz askerlerinin isimlerini?

Bundan daha vahimdir, Çanakkale'de kıran kırana bir mücadele yaşanıyorken, güneyde Müslüman Araplar'ın, İngilizler'le ittifak yaparak, yine Müslüman olan Türkler'e saldırması...

Bunları mutlaka bilmelisiniz...

Çanakkale dinlerin savaştığı yer değildir. Devletini ve başkentini kurtarmaya çalışan Türkler'in, emperyalist batıyla yüz yüze geldiği yerdir. Çok dar boğazdır. Çok da zor...

"Çanakkale Zaferi"nden ya da "Şehitleri Anma Günü"nden söz ederken, Mustafa Kemal adını söylemekten çekinenler; ya da bilinçli olarak söylemeyenler hakkında verilecek hükmü size bırakıyorum...

Diyor ki Mustafa Kemal Atatürk; "Millet boşuna ölmez, kan boşuna dökülmez. Eğer zaferler o milletin hayatında derin değişiklikler yapmazsa ve de ona millî güven sağlamazsa, bazı budalaların, onunla böbürlenmesinden başka bir işe yaramaz."
Çanakkale Savaşları ve Zaferleri Türkler'in hayatında derin değişiklikler yaptı.

Öncelikle;

Mustafa Kemal adı bayrak bayrak dalgalandı Anadolu'da, Bu zaferler, şayak kalpaklı, çakmak gözlü devin millî liderliğini hazırladı, 19 Mayıs 1919'da Samsun'da Türk Kurtuluş Savaşı'nı başlatıyorken, O'nu Çanakkale'deki zaferleri nedeniyle tanıyan bir Anadolu halkı ile kucaklaştı, Şayak kalpaklı, mavi gözlü dev, milletinin hayatında derin değişiklikler yaptı. Hem de padişah olmadan, halifeliği kabul etmeden, şeyh-şıh-hoca-derviş-evliya sıfatlarının arkasına sığınmadan,
İnsanları, ümmeti olarak değil, milleti olarak arkasından sürükleyerek derin değişiklikler yaptı, Ümmet ve kul iken daha kolay yönetilecek halkını, vatandaşlık bilincine ve birey olma özelliklerine kavuşturarak, derin değişiklikler yaptı milletinin hayatında.

Bu dev adam, 300 yıldır ihmâl edilmiş, cehâlete terk ve teslim edilmiş Anadolu bozkırından büyük bir vaha yarattı. Bütün bunları okuyup-üfleyerek, dini siyasete alet ederek, yüzyıllardır olageldiği gibi gücünü arttırabilmek için sırtını din adamlarına dayayarak yapmadı...

Ülkemin umudu, yaşlanacağım günlerin sigortası olan gençler; siz İstanbul Liseliler bunları mutlaka bilmelisiniz. Unutmamalısınız. Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunamaz.

Bu görüş ve anlayışla;

İyi düşünen ve düşündüklerini uygulayan, Hiçbir kurum, kişi ya da cemaatin siz ve düşüncelerinize hükmedemediği, Özgürlüğün bedelini çok ağır ödemiş bir milletin mensubu olarak, özgürlüğün değerini iyi bilen, Hiçbir bedel karşılığında düşüncelerini ve kimliğini satılığa çıkarmayan, Bilgilerini şu veya bu türlü dogmalardan değil, bilimden kaynaklandıran bireyler olacağınıza inanıyorum.

Gül YAYLA...

16 Nisan 2011 Cumartesi

Çiçeğim açtı gelin gibi oldu...




Nasıl mutlu oldum bu çiçek inatla açmıyordu biliyormusunuz....yerini sevdi artık galiba....yada zamanı geldi bilmiyorum ama hergün iltifatlar yağdırıyoruz annemle beraber....güzel kızımız açtınya diyoruz...çok güzel oldun diyoruz....konuşa konuşa açtırdık yani...)))

12 Nisan 2011 Salı

Başarmak

Ben bugün iki başarı hikayesinden söz etmek istiyorum.
İlki bundan sekiz- dokuz yıl önce evde yaptığı takıları bir tabla üzerinde satarken, şu anda koskocaman bir dükkan sahibi Eylem Kızılcık ... Çan'a gelin gelmiş Ordu'dan ama kocaman yüreği ile. Boş boş oturma kaygısı ile başladığı takılarını pazarlamak, onlardan kazandığı parayı döndürmekle başlamış hikaye. Takıya olan ilgi onu minicik bir dükkan açmaya, takı malzemesi satmaya yönlendirmiş. Ben takı dükkanı zamanı tanıdım kendisini, arada takı almak yada bende yapabilirmiyim durumunda düştü yolum küçümencik dükkana... Daha sonra birde baktım iki dükkan olmuş biri takı biri çamaşır ağırlıklı daha tanışmıyoruz ama ben hoşlanıyorum o dükkanlara gitmekten ..))) derken hepsi bir dükkan yapıldı. bu arada ben emekli olmuş boş zamanlarımda çarşı pazar dolaşır olmuştum.. Bir gün nasıl oldu bilmiyorum sohbet başladı aramızda ve arkadaşım oluverdi...))) Azmini ve hoşgörülü tavırlarını görünce başarısının sebebini anladım. Müşterisine yaklaşımı onun seçilmesine neden oluyor. Belki sıfır sermaye ile başladı belkide az bir destekle, işin maddi yönünü çok iyi bilmiyorum ama gönülden yapılan ve inanılan herşeyin sonunda başarı var bunu gördüm ben Eylem'de ve inanıyorumki dahada büyüyecek ...Tırnaklarıyla geldiği bu yerde ona başarılar diliyorum ve dahada büyümesine şahit olmak istiyorum.

Diğer başarı hikayesi Hülya arkadaşımdan oda hobi olarak yaptığı işi meslek haline getirdi. Bir hafta sonu gittiği pasta kursu onu buralara getirdi diyebilirim. El emeği ürünlerine müşteriler buldu. Evden yaptığı bu iş, onun kısa zamanda tanınmasına sebep oldu. Şimdi kendi deyimi ile tarçın kokulu bir dükkanı var ve Çan'da şu anda bir akım haline gelen, Günebakan Pasta Atölyesinden olmazsa olmaz ürünlerini yapmakla meşgul. Ama ne sıkıntılarla, ne emekle şimdiki hale geldiğine şahidim, buradan onu bir daha kutluyorum çünkü başka bir işi daha var Hülya'nın ve tüm gün o işte çalışıp, akşamları da pasta, kurabiye işiyle meşgul , yerel gazetede bir köşesi var yazıdklarını, gönlünden geçenleri paylaştığı ve pastalarını, kurabiyelerini paylaştığı bir de bloğu...))) nasıl yetişir bunca işe Allah gayret kuvvet versin de evinde boş boş oturup koca parasını nerede çarçur edeceğine karar veremeyenlere de örneklerin örneği...)))) Söylemeyi unuttum iki yakışıklının annesi ve çocuklarının her bir şeyi ile çok güzel ilgilenen onlara ayıracak zamanı her zaman yaratabilen bir enerjiye de sahip...ne diyeyim böyle olabilmek tanrı vergisi galiba...

Ben her ikisinide tanımaktan, onlarla sohbetten, enerjilerinden büyük bir keyf alıyorum... benim kazancım da bu olsa gerek diye düşünüyorum....

6 Nisan 2011 Çarşamba

bu yaz bunlar olacak galiba...

Kir atmak çok kolay ama ya temizlemek

Ne çok seviyoruz başka evlerde olanı, biteni. Kendi sıkıntılarımızdan çok başkalarının başına gelenler ki birde üzüntülü, sıkıntılı bir olaysa nasıl ilgilendiriyor bizi, bu yüzden değil mi bu ve benzeri programların izlenme oranı rekorları? Dedikodu etmek günah diyen dinimiz kurallarının bu tarafına aldırış bile etmeden neden bir yerinden acıtmaya çalışırız ki başkalarının yaşamlarını? Oysa beni ilgilendirmez demek yeterli sadece... Bu konuda yazmak isteyişimin nedeni geçen gün yanımda konuşulan bir dedikoduyu (sadece dinleyici olarak bile de olsa) öğrenmek beni o kadar rahatsız etti ki kendime şu sözü verdim bir daha yanında bunların konuşulmasına izin verme, bu konuda da oradakileri uyar. Belki bir yaranın kanamasına engel olabilirsin, bir olayın büyümesine taş koyabilirsin. Bu, bir kaçtır yaşanıyor bu aralar benim çevremde ve gene bir duyuyorum o söz sadece lafmış yani yalanmış, koca bir yalan. Peki şimdi o dokunduğunuz, ağzınızda çiğnediğiniz insanlar sırf bu dedikodu yüzünden bir dolu kötü an yaşadıysa bunun vebali ne olacak?
Bizim için doğrular, başkaları için yanlış olabiliyor. Ya da tam tersi. Yargılamak, hükümler vermek sadece o insanların hayatlarına atacağımız kesiklerden ibaret, ne olur birde böyle bakalım olana, bitene. Başka hayatların girdiği çıkmazları anlatırken gözleri parlayanlara diyorum ki bir gün sizin bir olayınızda bir başkasının gözlerini parlatıp, içini aydınlatır unutmayın. Alın bir kitap okuyun bu sohbetleri edeceğinize ki ben buna sohbet sözcüğünü sırf kibarlığımdan diyorum biline.. yada bir el işine başlayın, yada bir yaşlıya yardım edin vs...öncelikle içimizi arındıralım temiz toplum böyle böyle oluşacak. Kir atmak çok kolay, ama ya temizlemek?????

Dünyanın en büyük kelebeği

Kanat uzunluğu 30 santimetreye ulaşıyor. Kanatların "yüzölçümü" 400 santimetrekare civarında. Aniden havalandığında kadife gibi dev kanatlarını görenler gözlerine inanamıyor. Alışık olanlar bile her defasında ürküyor.

Attacus Atlas olarak bilinen dünyanın en büyük kelebeği, Güney Asya'da, Güney Çin'de ve özellikle Malezya ve Hindistan'ın bazı bölgelerinde yaşıyor. Hindistan'da ipeği için korunuyor. Ama bu, ticari amaçlarla yapılmıyor çünkü Hintliler, Attacus Atlas'ın kutsallığına da inanıyor. İpeği son derece dayanıklı.

Bilim adamları ise Attacus Atlas'ın acilen korunma altına alınması gerektiği uyarısını yapıyor. Bir yandan eşsiz boyutları için koleksiyoncuların gözdesi olan dev kelebek, diğer yandan şimdi de iklim değişikliği yüzünden tehdit
altında.
dnbklbk_01_th.jpgdnbklbk_02_th.jpg

4 Nisan 2011 Pazartesi

Vefa..

Cumartesi akşamı bir telefon, Ezine'den vefat haberi... Rüveyda canım arkadaşım annesini kaybetmiş. O anda neler geçiyor aklımdan bir dolu beraber yaşanmış güzel anlar. Nedense hep onların evinde yapılan toplantılar, gülüşler, yemeler , içmeler, rahmetli Mustafa amcanın babacan tavırları.. neyi fark ettim biliyormusunuz bazı aileler insanın beynine nasıl yerleşirse hep öyle kalıyor, asla başka bir halde düşünemiyor insan onlarla ilgili kareleri. Bende de bu ailenin hep mutlu bir tablosu var. Çocuklarına sımsıkı sarılmış, koruyan, gözeten bir baba ... (en çok bu sahneye gıpta etmişliğim vardır Rüveyda'cım itiraf edeyim) Sürekli gülen hoş sohbet bir anne, ben Şükran teyzeyi çocuklarına kızan, söylenen bir anne olarak hiç hatırlamıyorum. İkisi de nur içinde yatsın Şükran teyze ve Mustafa amca....Kavuştunuz şimdi...selam size..
Cenaze topluluklarını çok samimi bulurum, orada olmak istediği için gelenlerle doludur avlu.. Şükran teyzenin cenazesi de öyleydi gözleri yaşlı, sesleri titreyen ve onunla ilgili güzel anları anlatıp duran yakın, uzak ama ilişkide oldukları insanlar. Her gelen onun yedirmeyi, içirmeyi çok sevdiğini anlattı. Annem Ezine'deyken çok giderdi Şükran teyzeye beraber içtikleri kahveleri, çayları ettikleri sohbetleri hiç dilinden düşürmez. Keşke görüşebilselerdi son zamanlarında.. buna çok üzüldüm uzun zamandır göremeyişimize.. Kendi sıkıntılarımızdan dolayı dönüp bakamadıklarımız, arayıp soramadıklarımız dan Şükran teyze . O bizi anlamıştır inanıyorum.

Bolero..

Vildan arkadaşımın emeğidir...Adres Turkuaz... örülüyorken den bilirim kendisini..))) çok şık oldu... ellerine sağlık arkadaşım iyi günlerde giysin kime nasip olursa..belkide satıldı bilmiyorum ama çok beğendim...Vildancımda bana izin verdi yayınlamam için....ince iş vesselam...