27 Nisan 2010 Salı

folklor hocamız

Bizede öğretiyor yöresel oyunlarımızı, canla başla uğraşıyor biz ablaları ile, çocuklara daha kolay öğretiyordur eminim ama o kadar sabırlı ki hep gülen bir yüzle .....onun için bir haber yapmış Engin Özer çok hoş sizlerde okuyun istedim....tıklayın

26 Nisan 2010 Pazartesi

pamuk helva



















Çok severim pamuk helvayı, 23 nisan akşamı çocukların gösterilerini izlemeye gitmiştik Pakize'cim, ben ve eşim.
Pamuk helvacıyı görünce dayanamadım ..))) afiyetle yedik... çocuk tarafımız o gün sabahtan beri bizi bırakmamıştı zaten... birde panayırlarda isterim pamuk helva yemek nedense..)))

20 Nisan 2010 Salı

silah

Bir haftadır bu konuda yazmak istiyorum, neresinden başlayacağımı bilemeden ama bir şekilde ifade edilmesi gereken bir konu diye düşündüğüm için başladım yazmaya. Etrafımızda bir sürü evde silah var kimisi av merakından edinilmiş, kimiside merak yüzünden. Çok şükür bizim evimizde yok bir ara tekli bir kırma girmişti eve, sonra eşim yeğenine verdi galiba, çünkü kendisi bir türlü merak saramadı av işine ben toptan karşıyım ve çokta korkarım. Av içinde olsa evde silah olması beni hep tedirgin etmiştir. Elinin altında olması bir şeyleri tetikler diye düşünürüm, halamın oğlu evdeki miyadı dolmuş bir tüfekle canına kıydığından beri . Belki derim hep belki o silah evde olmasaydı belki ... kimbilir. Bunalım geçiren insanın bir anlık delice bir kararı belkide varya, yakınındaya, kolayca olacak çekiverecek tetiği, kurtulacak sıkıntılarından. Mahallemizde geçen hafta yaşadığımız da böyle bir olaydı, evde silah olmasaydı, o kadar kolay yapamazdı belkide İsa arkadaşımız. Av merakı yüzünden edinilmiş tüfek onun hayatını sonlandırmasına yardım etti.
Toprağı bol olsun, ışıklar içinde yatsın yerinde.
Düşünsek bir daha evdeki silah bize ne kadar düşman...

17 Nisan 2010 Cumartesi

Hastanemiz

Çan Devlet Hastanesi; geçtiğimiz hafta hemen hemen her gün gidip geldim. Kötü bir şey yok çok şükür. Annemin rahatsızlıkları içindi ilk gidişlerim, sonra belimdeki ağrının daha doğrusu tutukluğun ne olduğunu anlamak için, ortopedi doktoruna görüneyim dedim. Sıra almak için erken gitmek gerekiyor hastanemize, 25. sıra bana denk geldi. Öğleye kadar sıram gelmedi ama öğle sonrası ilk ben muayene oldum. Nasıl dolu muayenehane önü anlatamam size, sanırsınız ki herkesin ortopedik rahatsızlığı var.Uzun bir bekleme süresinden sonra doktorunda gergin olacağını düşünerek girdim muayene odasına, ama yanılmışım, benden önce muayene olan teyzeye olan yaklaşımını görünce içim çok rahatladı. Derdimi anlattım güzelce, hatta fazla anlattım bile sayılır. Can kulağı ile dinliyor inanın, arada imzaya evrak filan geldi benden izin istedi imzalamak için ..)) ben devlet hastanesinde böyle bir doktorla karşılaşacağımı ummamıştım çok şükür bu günleri de gördük. Doktor bey'e "şaşkınlık içindeyim böyle doktor gelecekmiydi buraya? Dışarıdaki hastalar size dua ediyor muayene olduktan sonra, biliyormusunuz ? " dedim "Ben görevimi yapıyorum" diyor ama bence çok fedakar bir doktor o gün muayene saati dörtte bittiği halde iki saat daha uzattı. Bütün hastaları bitirmeden gitmedi, bunu gözümle gördüm ve her gün böyleymiş bunu yazmam gerek diye düşündüm hatta keşke resim çekseydim diye geçirdim içimden ... buradan doktorumuz Ahmet Yavuz Baldıran beyi kutluyorum. Üstelik kendisi de o gün çok rahatsızdı ... bu arada belimde problem varmış fıtık olabilir dedi, mr çekilecek daha sonra karar verecek ama ben doktoruma güveniyorum beni iyileştirecek..))) tavsiye Çan Devlet Hastanesi.... ben sadece ortopediye muayene olduğum için orayı anlattım... diğer doktorlarımızda eminim aynıdır.. özveri içinde çalışıyor herkes Çan için büyük bir şans bence, sağlık önemli biliyorsunuz hemde çok önemli...

10 Nisan 2010 Cumartesi

8 Nisan 2010 Perşembe

çevremizi tanıyalım


Resimlerde görünen yerler bize çok yakın. Çevremizi tanıyalım gezisi yaptık pazar günü, kaz dağlarında altın aranıyor gene oraları da çektim ama bu güzelliklerin içine onları koymak içimden gelmedi.
Cennet gibi yerde yaşıyoruz dedik arkadaşlarla, ama bu cenneti korumamız gerek. Çan Çevre Gönüllüleri adında bir derneğimiz var artık çalışmalara başlıyoruz pek yakında. Yapılacak o kadar çok şey var ki, gönüllülere ihtiyacımız var tabi. Çan da yaşıyan ve beni okuyanlara duyurum olsun buradan, bekliyoruz hepinizi çünkü burası hepimizin.... Güzelliklerimizi daha güzel yapmak için elele olalım. Gelişmelerden haberdar ederim sizleri.




türlerine göre gelinlermiş

Gelin-i Muazzama

Bu gelin çeşidinin melekten kanadı eksiktir, sayısı soyu tükenmekte olan kelaynaklardan da azdır. Özelliklerinin en başında marifetleri gelir. On parmağında her parmak başına 100 marifet düşer. Temiz, titiz, güler yüzlüdür ve mutfakta muhteşemdirler. Kocasına itaatkar, gelirine kanaatkar, bollukta sefak...
...ar, yoklukta cefakar, yavrularına fedakar, kayınvalide ve kayınpederine hürmetkar, eşinin tüm sülalesine hizmetkar, kendi ailesine vefakardır. Anlaşılacağı üzere böyle bir gelin sahibi olmak herkes için her açıdan karlıdır.

Çalışan Gelin

Genelde tahsillilerdir, eşine ekonomik destek için “hayat müşterektir” ilkesiyle hareket ederler. En sevdikleri dizeler “Çocuk da yaparım kariyer de” sözlerinden oluşur. Hem işe hem eve yetişirler, cebbar cevahir bir yapıları vardır. Planlı programlı hayat sürerler, hafta içi gelen misafirleri sevmezler. Kayınvalideleri ile sık görüşemedikleri için güller gibi geçinirler. Çocuklarının bakımı için her iki tarafın kayınvalideleriyle iyi geçiniyor olmasının ayrıca önemi vardır.

Hürrem Sultan Gelin

Bu tür gelinlerin ilm-i siyaseti çok gelişmiştir. Tüm siyasetlerini kocaları üzerinden yürütürler kayınvalideleri ile sıcak cephe savaşına girmezler. Eve yardımcı tutup tüm temizliği ona yaptırıp akşama eşine “Bütün evi tek başıma temizledim” diyerek nazlanma örneği beynelmilel tavırlarıdır. Kocaları tarafından el üstünde tutulurlar. Hayatlarından memnundurlar. Kayınvalideleri bu gelinlerle başta mücadele etse de bir süre sonra gelinin yapacağı küçük bir operasyonla etkisiz hale getirilir, köşeye sinmek suretiyle pes eder.

Sarımsak Gelin

Adını bir özdeyişten alır. “Sarımsağı gelin etmişler kırk gün kokusunu çıkarmamış” sözü itibariyle anlaşılacağı üzere bu gelin çeşidi dünürcülük, söz, nişan gibi nikah tarihine kadar olan bütün zamanlarda her yönden tercih edilen özellikler sunar. Ancak nikah töreni sonrasında işlerde ciddi bir değişim olur. O ilk zamanlardaki melek gelin adayının yerinde yeller esiyordur. Dışardan anlamak mümkün değildir. Zira kendilerinin teatral yönleri pek kuvvetlidir ve en iyi kadın oyuncu dalında Oscar ödülünü hak ederler. Bu tarz maharetlerle donanmış gelin karşısında duanın gücüne sığınılmasından başka çare yoktur. Çocuk yaptıktan sonra davranışlarındaki şiddet giderek artar.

Okumuş, beceriksiz, çalışan gelin

Bu gelin türü çoğunlukla bir evin bir kızıdır. Annesi tarafından nazlı bir şekilde büyütüldüğünden ev işlerine alıştırılmamıştır. Dolayısıyla temizlik ve yemek yapımından bihaberdir. Mutfağa girdiğinde bir UFO gibi hareket ederler, hiçbir mutfak araç ve gerecine aşinalığı yoktur. Çoğunlukla kendi yetersizliğinin farkında olduğundan kocasının sülalesine karşı bu boynu büküklüğünü iyi tavırlarıyla telafi etmeye çalışır. Geçimlidir, yeni aileye çabuk kaynar. Zamanla edineceği tecrübeler sonucu mutfak dünyasına bir yıldız gibi doğması muhtemeldir. Bu gelin türü gereken donanıma sahip olduğunda evin her işine koşturacaktır, yeter ki kendisine yol gösterecek iyi niyetli bir kayınvalideye düşsün.

Kül kedisi gelin

Bir üstte incelediğimiz gelin çeşidinin aksine bu gelinler anneleri tarafında evlilik hayatı için yetiştirilir. İlkokul çağlarından itibaren yemek yapar, dantel öğrenmesi de yine aynı tarihlere tekabül eder. Milyonlarca parçadan oluşan kendi ördüğü yatak örtüleri ve masa örtüleri ile mükellef bir çeyize sahiptir. Genelde ev hanımı olurlar ve titizlerdir. Günlük olarak halı silmek gibi takıntıları vardır. Çocukluktan gelen anne telkiniyle eşinin sülalesine karşı neye maruz kalırsa kalsın sesini çıkarmaz. Hafazanallah kayınvalide ya da Kösem Sultan türü kayınvalideye düşerse hayat felsefesi kan kussa da “kızılcık şerbeti içtim” demektir. Sevincini, kederini, hırsını, sinirini temizlik yaparak giderir.

Hafazanallah Gelin

Bu gelin tipleri de hafazanallah kayınvalideler gibi kaleme almaya dahi korktuğum bir gelin türüdür. Başında olanlara Rabbim’den sabır ve doktor kontrolünde anti-depresan öneririm. Bu gelinler sarımsak gelinler ile benzeşirler. Hafazanallah gelinler de tıpkı sarımsak gelinler gibi Oscar ödülüne layıktırlar ancak arada bir fark vardır: Sarımsak gelin en iyi oyuncu ödülünü, hafazanallah gelin en iyi senaryo, yönetmen gibi kamera arkası ödüllerini alır. Zira bu hanımlar işlerini saman altından yürütürler.

Gelin oldum yaktım kınamı
Dişi kuşum, yapmalıyım yuvamı
Kayınvalideyle iyi tutarsam aramı
Küstürmem kendime kocamı

tahta çanaklar

Evde yaşayan yaşlı dedenin elleri o kadar titriyordu ki yemek yerken sürekli üstüne başına döküyor, sofra örtüsünü kirletiyor, tabak çanak kırıyordu. Son zamanlarda sofrada bu tür kazalar artınca bundan rahatsız olan anne ve baba bir çözüm düşündüler; Dedeye tahta çanak, kaşık-çatal alındı.

Artık dede yer sofrasında ayrı yiyor, hiç bir şey kırmıyor dökmüyordu. Böylece anne de daha az çamaşır yıkıyor, değerli tabaklar da kırılmamış oluyordu.
Yaşlı dede tahta çanakla çorbasını içerken son derece mahcup bir şekilde etrafına bakıyordu. Evin küçük torunu dedesinin bu durumunu tam anlamamış da olsa uzaktan izliyordu.

Bir gün anne ve babası dışarıdayken Hasan eline geçirdiği bir tahta parçasını oymaya başladı. Anne ve babası eve gelince ne yaptığını sorduklarında 'tahta çanak yapıyorum; siz yaşlanınca ben de size vereceğim' dedi.
Anne ve baba bir süre sessizce birbirlerine baktı ve yaptıklarından utandılar, Babalarına kendi rahatları uğruna ne büyük bir utanç verdiklerini anladılar.

Hikâyenin sonu mu? Bir daha o evde ne ayrı sofra kuruldu ne de tahta çanak kullanıldı. Kalan ömürlerini birlik ve mutluluk içinde yaşadılar

Ben niye yayınladım bunu..... Annecim yeni geldide oğlundan aynı durumları yaşamış....örneği çok yakınım olunca canım yandı çok....bende bir hatırlatma olsun istedim okuyanlara....bu dünya böyle işte....besle büyüt karşılığınıda al...


3 Nisan 2010 Cumartesi

ülkümüzde

Bugün Çanakkaledeydik Ülkü arkadaşımızın evine güle güle otur demek amaçlı gittik..))) Çocuklar gibi şendik bugün ... herkes konuşmak istiyor herkes anlatmak istiyor bir görmeliydiniz çok özleşmişiz anlaşılan...resimde bir kısımımız var diğerleri neredeydi bilmemki...
Aman bir hazırlanmış Ülkoşum masalar almadı mamaları vallahi...bizde afiyetle yedik .... ellerine sağlık güzeller güzeli... güle güle otur o güzel evde sağlıkla ve mutlulukla ...

hoşgeldin Luciana bebek


Canım arkadaşım Özlem'ciğimin torunu Luciana bebek bugün dünyaya geldi henüz resimleri bana ulaşmadığı için bende onun bebek şekerlerini yayınlamak istedim...
Çocuklarımız anne - baba olmaya başladılar artık bir bir, bir zamanlar bizlerin yaşadıklarını şimdi onlar tadıyorlar ne güzel...Daha dün gibi bebeklerimizi ilk kucağımıza alışlarımız onaltı gün ara ile anne olduk Özlem'le ben, liseyi beraber okuduk arkadaşımla, sonrada iki arkadaşla evlendik..))) aynı sene anne olduk, öyle bir kesişmeler var yaşantımızda. Bu güzel günlerinde yanlarında olmayı çok isterdim ama gönlüm onlarla ilk fırsatta bebeği görmeye gideceğim.

Taze baba Yenalımızı ve onun güzel eşi Maria'yı , güzeller güzeli halamız Hazal'ı, babaannelerin en güzeli canım arkadaşım Özlem'i, ve tabiki canım Meserret tezemi kutluyorum canı gönülden ....hepinizin gözleri aydın... Uzun ömürlü olsun bebişimiz...

Çok duygulandım ben bugün yaaa...
Şekerleri hazırlarkende böyle olmuştum ... Hem sevinçli hem duygulu bu işler...



1 Nisan 2010 Perşembe

sağlık bilgisi

Melatonin hormonu...


Melatonin denilen hormon beyinde ve sadece 23.00 ile 05.00 saatleri arasında salgılanan bir hormondur. Hormonun temel görevi vücudun biyolojik saatini koruyup ritmini ayarlamak. Jetlag denilen hadisenin sebebi de bu hormon. Hormon diğer antioksidan tesirlerini de güçlendiriyor, kanserli hücrelere karşı koruma sağlıyor, üreme sistemiyle bağlantısından tutun da yorgunluk, isteksizlik gibi durumların nedenlerini de oluşturabiliyor. Şu anda bu hormon yaşlanmayı geciktirici etkisinden dolayı da üzerinde önemle durulan bir hormon.

İşin can alıcı noktalarından birisi hormonun çocuklar üzerindeki tesiridir.

Avrupa’da lösemili ve kanserli çocuk sayılarının artmasından sonra yapılan araştırmalar sonucunda ailelerden istenen bir hususta çocukların kesinlikle karanlık ortamlarda yatırılmaları. Çünkü melatoninin güçlü salgılanmasının kansere karşı koruyucu etkisi olduğu biliniyor.

Ancak bu hormon ışığa duyarlı. Deneylerde uyuyan kişinin hormon salgısı izlenirken ışığın açıldığında hormonun azaldığı, karanlıkta yoğun olarak salgılandığı tespit edilmiş, yani bilimsel bir gerçek.

Lütfen karanlıkta yatın ve çocuklarınız uyurken ışığı kapatın...

Unutmayın körlerde kanser olma oranı 0'a yakındır.



Ayrıca geceleri, televizyon, bilgisayar ve cep telefonu vb. elektronik aygıtların olmadığı ya da prize takılı bulunmadığı bir ortamda uyumaya çalışın... Prize takılı olan aygıtlar siz uyurken, enerjinizden çalar ve zinde kalkmanızı zorlaştırır. Dolayısıyla da iki saatte alacağınız uykuyu dört saatte alırsınız.