31 Aralık 2009 Perşembe

kutlama

Yarınlarından endişe duymayan insanların yaşadığı bir dünya dileklerimle herkesin yeni yılını kutlarım....

25 Aralık 2009 Cuma

MEVLANA'DAN

Okumaktan zarar gelmez, oku, ama Lanet okuma!
Emek ver, kulak ver, ama hiç bir zaman Boş verme!
Rakibini geç, sınıfını geç, ama hiç bir zaman Gülüp geçme!
Günlerini say, servetini say, büyüklerini say ama, hiç bir zamanYerinde sayma!
Yaklaş, konuş, tanış, ama Uzaklaşma!
Hedefe koş, serhada koş, yardıma koş, ama Ortak koşma!
Paranı ver, gönlünü ver, canını ver, ama Sırrını verme!
Elini aç, gözünü aç, kalbini aç, ama Ağzını açma!
Zulmü devir, nefsi devir, ama Can devirme!
Ev al, araba al, akıl al, ama Beddua alma!
Eşini sev, işini beğen, aşını beğen, ama Kendini beğenme!
Davet et, hayret et, affet, tövbe et, ama İhanet etme!
Satıcı ol, alıcı ol, kalıcı ol, bulucu ol, ama Bölücü olma!
Ne yap, ne yapma, itil, atıl, ama Satılma!
Seslen, uslan, ama Yaslanma!
Doğrul, devril, ama Eğilme!

MEVLANA


23 Aralık 2009 Çarşamba

Kaderini sev, belki seninki en iyisidir...

Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır.
Güneş onu yakıp kavurur.
O da Tanrıya yakarır keşke güneş olsaydım diye.
"Ol" der Tanrı. Güneş oluverir.
Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz.
Bulut olmak ister. "Ol" der Tanrı. Bulut olur.
Rüzgar alır götürür bulutu, rüzgarın oyuncağı olur.
Rüzgar olmak ister bu kez. Ona da "Ol" der Tanrı.
Rüzgar her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur.
Herşey karşısında eğilir.
Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar.
Ordan esen burdan eser, kaya banamısın demez!
Bildiniz, Tanrı kaya olmasına da izin verir.
Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı...
Sırtında bir acı ile uyanır....
Bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır. ..

Sevgiyle kalın,
"Amor Fati - Nietzsche "
(Kaderini sev-belki seninki en iyisidir)

16 Aralık 2009 Çarşamba

netten tunik modeli

YERLİ MALI HAFTASI

Kıyafetten, içeceğe, dondurmadan, sus eşyasına, balık konservesinden, otomobiline, ev tekstilinden, genel gıdasına kadar her konuda yerlisi varken, ithal ürün tüketim hastalığından kurtulmuş bir Türkiye dileklerimle, Yerli Malları haftanızı kutluyorum.

Baskalarına da aynı hassasiyeti hatırlatmanız temennisi ile iyi calışmalar.


NEDEN YERLİ MALI KULLANMALIYIZ?

•Ülke kaynaklarının ülkede kalması için
• Ülkemizde kalan para ile yatırım yaparak, fabrikalar ve işyerleri açarak üretimi artırmak için.
• Fabrikaların açılması ve üretimin artırılması ile istihdam olanağı sağlanacağı ve işsizlere iş bulunacağı için.
• İstihdamın sağlanması ve işsizlere iş bulunmasıyla tüketicilere alım gücü sağlanacağı için.
• Fiyatların, enflasyonun düşmesi ve ucuzluğun sağlanabilmesi için.
• Ekonominin canlanmasıyla vergi mükelleflerinin kazancının ve gelirinin artması devletin de vergi gelirlerinin artışına olanak sağlayacağı için.
• Ekonominin canlanması ve devletin gelirlerinin artması iç ve dış borçların azalmasına katkı sağlayacağı için.
• Devlet bütçesinden sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik harcamaları ile diğer kamusal hizmetlere daha çok ödenek ayrılacağı için.
• Çalışanların daha iyi ücret alabilmeleri sağlanacağı için.
• Ulusal devletin güçlenmesine, ülkemizin bağımsızlığının ve egemenliğinin korunmasına olanak sağlanacağı için.
• Daha kaliteli, daha sağlıklı, daha güvenli malların üretilmesine olanak sağlanacağı için.
• Yoksulluğun giderilmesine, toplumsal gönencin ve huzurun sağlanabilmesine katkı sağlanacağı için.
• Sosyal ve kültürel gelişmemize olanak sağlanacağı için
.


10 Aralık 2009 Perşembe

Can Yücel'den

Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama
Yarım saat erkene kurulsun saatin.
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin…
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin…
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart,
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine,
Bak güzelim kahvaltının keyfine.
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin..
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohhh şöyle bir hafifle
Bir güzel kahve ısmarla kendine,
seni mutlu eden sesi duymak için “alo “de
Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa…
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla ,köpek görürsen okşa,
çocuk görürsen yanağından makas al.
Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı,
sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı,
hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak,
yüzünde güller açtıracak.
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun..
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden ala misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil,
vazife yapar gibi hiç değil,
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi,
eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun
Sohbetin yemeğin, kahkahan olsun..
Arkadaşım,
hayat bu daha ne olsun?
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!

5 Aralık 2009 Cumartesi

buda geçer yahu


Rivayet olunur ki..


Sultan Mahmut bir gün tüm vezirlerini toplayıp, bana bir yüzük yaptırın ve üzerine öyle birşey yazdırın ki ona her baktığımda, hüzünlüysem neşeleneyim, neşeliysem hüzünleneyim diye buyurmuş...
Vezirler toplanmışlar dört bir yana haber salmışlar. Sonunda bir gün bir yüzükle sultanın karşısına çıkmışlar, yüzüğü vermişler.

Sultan Mahmut tamam işte bu demiş...
Yüzüğün üzerinde ;

"Bu da geçer ya hu" yazıyormuş...
Hattatlar bu lafı çok sevmişler ve eserlerinde sıkça kullanmışlar..
Günümüzde bile latin harfleriyle yazılıp, duvarlara asılmıştır.
Örnek yazı ise bir Ambigram'dır. Yani 180 derece cevrildigi zaman bile degismeyen yazidir.

2 Aralık 2009 Çarşamba

Her şey insan olmakla başlar

Her şey “insan” olmakla başlar. Hepimiz aynı şekilde doğduk, aynı şekilde doyduk, çocuk olduk. Sonra büyüdük, olduk. Kadın ve erkek olduk. Yaşlı ve genç. Özgür ve tutuklu. Siyah ve beyaz. Farklı sıfatlar verildi her birimize: uzun, kısa, şişman, güzel, çirkin, “engelli” olduk. Eşit olamadık bir tek. Hani herkes eşitti hayatta?! Neden bazıları daha eşittir ki bu hayatta!

Sen… Sokağa çıktığında kaç tane engelli ile karşılaşıyorsun? Karşılaştığında ne düşünüyorsun? Bir şey düşünüyor musun? Türkiye nüfusunun yüzde kaçı engelli biliyor musun? Sokakta bir engelli görmek için kaç engelin var farkında mısın? Peki onların nasıl yaşa(yama)dıklarının?

Büyüdüğünde kim olursan ol, ne yaparsan yap eşit yaşamak için çalışan insanlar var burada! Her insanın birçok engeli ve bir kalbi var. Kalbini engelleme, engelleri kaldır!

Bugün Dünya Engelliler Günü.
Eğer sen de insan olmayı önemsiyor, “bir engel de ben olmayayım” diyorsan;

http://www.engellerikaldir.com ‘a girerek destekleyenlere kendi adını ekleyerek hassasiyetini gösterebilir, facebook grubuna tüm listeni davet edebilir, msn iletine web site adresini yazabilir, blog veya sahip olduğun mecralarda konuya yer verebilir, konu hakkında fikir ve önerilerini e-posta gönderebilir, sponsor olabileceğini düşündüğün tanıdıklarına konuyu paylaşabilirsin.

Gün gelecek, herkes önce “insan” olacak…

Engelleri Kaldır Hareketi

netten