5 Mart 2010 Cuma

VARDIR MUTLAKA

Herkesin yazmaya başladığı; ama tamamlayamadığı bir romanı vardır mutlaka...
Daha birkaç gün öncesinin mutluluk perisiyken "önsöz" yazılan, fakat en akıcı, en heyecanlı, en merak edilesi yerinde o sevimsiz, numarasız, bomboş sayfa ile burun buruna kalınan bir romanı...
...
Bir durak, bir peron, bir istasyon sahnesi olmasa da ortada; herkesin dönüşü olmayan bir yolculuğu vardır mutlaka...
Acı bir siren sesinin kalkış saatini bildirdiği, aslında nereye gittiğinin hiç de önemli olmadığı hüzün otobüsüyle bir seyahati...
...
Son dörtlüğünü tamamlayamasa da; herkes umut sayfasına "keşke"li bir şiir karalamıştır mutlaka...
Üstüne buldozer gibi yalnızlığı çekince yazılamayan, "imkansızım"la bitirilmek zorunda kalınan bir şiir...
...
Herkes en güzel renklerini, hayalindeki tablo için hazır etmiştir mutlaka...
Siyahında ayar tutturamadığı; mor, turkuaz, fuşya...
...Ve herkesin tablosu; parçalara bölünmüştür bir şekilde... Uçakların delip geçtiği, mâsum kelebeklerin bile kılıç sallayarak paramparça ettiği tablosu...
...
Herkesin özene bezene, sallamadan dökmeden, kendi avuçlarıyla doldurduğu bir okyanusu vardır mutlaka...
Henüz dizkapaklarındayken çırpınarak boğulduğu, yeşil elma kokusunu çoktan kaybetmiş okyanusu...
...
Herkes, "Prenses" ismini verdiği bir elması işlemiştir mutlaka...
Üstüne titredikçe sarstığı, dikkat ettikçe parçalara böldüğü, bin köşeye savurduktan sonra binlerce kez vücuduna saplanan eşsiz karatlık bir elması...
...
Bir çift gözden ve bir tek dudaktan kurulmuş bir idam sehpası,
Kalpten giren bir virüsün, bütün hücrelerine yayıldığı,
Felç olmuş bir ayrılığa kendi elleriyle sebebiyet verdiği,
Defalarca öldüğünden farklı;
Herkesin gerçek bir ölümü vardır mutlaka...
Ölmeden önce yaşadığı...

Netten alıntı

Hiç yorum yok: