26 Mart 2010 Cuma

saatimin tiktakları

Masamda bir saatim var. Öyle zamanlar olur ki, odamın tek sahibi o imiş gibi, her şey lâl kesilir de, yalnız onun sesi yükselir. Bunca zamandır onu, vaktimi bildirmek için çalışır durur bir alet bilirdim. Nihayet onu duyabildim de bana ne kadar anlatacak şeyleri varmış gördüm. Dedi ki:

Benim tiktaklarım bitmez, ama senin ömrün biter; bitmeyene dalıp da biteni kaçırma!

Senin dakikaların benden daha değerlidir. Yegâne sermayen olan ömrün de, kazandıklarından daha değerlidir. Onları, kendin için, ebedî hayatın için kullanmaktan çekinme. Onlarla yaşa, fakat onlar için yaşama…

Saatin önemi, zamanı gösterdiği içindir. Ömrünü de güzel şeylerle dolu bir kitap yap ki, değerli olsun, sana ve başkalarına şevk ve ümit versin.

Ben saatim, adımlarım tiktaklardır, hepsi de birbirine benzer, ama hiçbiri aynı değildir. Onları aynı görürsen, hiçbirinin hakkını veremezsin. Hayat da, dünya da böyledir; Yüce Yaradan her şeyi farklı yaratıyor. Her şeyi birbirinin tekrarı, benzeri zannedersen, görmekten, düşünmekten yoksun olanlardan bir farkın olur mu? Fark et ki, farkın olsun…

Nice zamandır seslenirim; fakat sen bu tiktakları duymazsın; çünkü kanıksarsın. Ülfet ettiğin çok şey var ki, gözlerinin önündeyken onları da görmez, duymaz olursun. Her şeye değişik açılardan bakmayı alışkanlık edin ki, sen de tazelenebilesin. Güzel Yaradan, her şeyde nice güzellikler yaratmış; her şeyin güzel yönlerini görmeye çalış ki, yaşamın da güzel olsun. Ancak böylelikle, gören kör ve duyan sağır olmaktan kurtulabilirsin.

Benim tiktaklarım sana hep aynıymış gibi gelir. Dönüp dolaşıp aynı yere geldiğimi zannetme; her an farklı zamanlara koşarım. Senin de hedefinde dürüstçe, insanca ilerlemek olsun ki, bir yerlere varabilesin…

Hiç yorum yok: