30 Nisan 2009 Perşembe

gelincik


Yeşil mantosunu çıkarıyor usulca...güneş ısıtmış heryanı oda baksın bakalım etrafta ne var ne yok...
















Evet, en güzel kırmızı bence...yeşillerin üstünde de ne güzel durur değilmi?

29 Nisan 2009 Çarşamba

bahar dalı

Bahçeli evim olursa bu ağaçtan mutlaka dikeceğim... Küçücük bir bahçesi olsun istiyorum, azıcık çiçek, azıcık sebze, bir kaç güzel ağaç... çok değil isteklerim.... şu anki evimde çok güzel sürekli doğayı seyretme imkanım, önümüzde güzel bir park var. Balkonumda çiçek yetiştiremiyorum çünkü yazın çok güneş alıyor ve kavruluyor çiçekler. Bahçeli ev isteğim bu yüzdendir.

28 Nisan 2009 Salı

zeytin ağaçları


Küçükkuyu'da her yan zeytinlik ve bu zeytinliklerin şimdi bakım zamanı... Traktörle yada sabanla sürülüyor ağaçların dipleri .. Bu yıl zeytinin çok zamanıymış ne güzel. Bereket olsun, bolluk olsun...

27 Nisan 2009 Pazartesi

çiçekler




Bahar ne güzel her yan yemyeşil ve çiçeklerle bezenmiş durumda...tabi Küçükkuyu'dan bu resimlerde..















Çüçeğin misafiri var bir kurtcuk..sabah saatlerinde çektim resmi sanırım kahvaltısını yapıyor ..))












Bu çiçeklerle dolu bir bahçenin içindeki ruh halinizi bir düşünün...

26 Nisan 2009 Pazar

Küçükkuyumuz


Hafta sonu gidip bu mevsim nasılmış Küçükkuyumuz bakalım dedik... resim dağdan körfezin görüntüsü... yaşanılası yer...çok seviyoruz orayı... yıllarca tatil için gittik geldik... belki bundan sonra orada yaşarız kimbilir...))

22 Nisan 2009 Çarşamba

23 nisan


23 NİSAN Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız Kutlu Olsun...

anlamak

İnsanları anlamakta ne kadar zorluk çekiyorum bilemezsiniz, asla senin yerine kendilerini koymadan pat diye söylenen sözler, bir bencillik, bir abartı, bir kendini bilmezlik almış başını gidiyor. Pozitif olmak için bir sürü nedenimiz olduğu gibi, negatif olmak içinde bir sürü nedenimiz var doğal olarak, nasıl kurulacak bu denge? bilmiyorum ama ben şuna karar verdimki, kendi haline bırakmak en iyisi, anlayamıyorsan uğraşma. Kendimi rahatlatacak dünya kadar uğraşım var iyiki, moral bozucu bir durum olsa ben yünlerimin başındayım..))) tavsiye ederim, sizi kimsenin üzmesine izin vermeyin örün, örün, örün....))) güzel bir gün olsun bugün...

21 Nisan 2009 Salı

23 nisan


Benim 23 Nisanlarımdan bir resim...Yer Ezine Gaziilkokulu bahçesi... Suat ve Ben okula gidiyoruz kardeşimiz daha minik o zaman...Çok eskiden çok...
Keşke öylece kalsaydık derim bu resimlere bakarken o zamanlar bir arada mutluyduk galiba... Şimdi göresimiz bile yok birbirimizi... Şu resimde masumca bakan gözler nerde şimdi... Tutamadık birbirimizi bir arada ne diyeyim... Keşke bakıyor olsalarda bloğuma yüreklerine bir damla sevgi deyse buradan... Çünkü hayat geçip gidiyor. Sonra keşkelerle yoğrulup durmayalım... Bir kere geliniyor bu dünyaya bir kere kardeşlerimiz oluyor, bir kere anne babamız. Yaşananlar bizi savurdu attı. ne acı... yaşıyorken yok ettik biz....sadece bildiğim bu...

20 Nisan 2009 Pazartesi

fındık


Apartmanımızın bekçisi, adı Fındık çok sadık bir hayvan ona yemek verince asla hemen yemeye başlamıyor önce teşekkür eder sonra yer. Yeni doğan kedileri o bekliyor biliyormusunuz? Arka ayaklarının üstüne kalkıyor elleri ile tutunmak ister gibi..))) patini ver deyince ön ayaklarından birini kaldırır havaya, çok akıllı çok.... Ama ama çok yaşlandı şimdi, hep böyle yatıp durmak istiyor... Pek kirli bu günlerde banyo yapması gerek... Hep gıdısını elleyelim istiyor, sırt üstü yatıp karnını kaşımamızı istiyor..))) Fındıkcım deyince başını yere doğru eğiyor yan yan sokuluyor insana...

19 Nisan 2009 Pazar

Ülkü'nün vedasından


Ülkümüzün veda gecesinden resim, Nilay'cımda Çanakkale'li artık, böyle önemli zamanlarda gelir bulunur, asla ihmal etmez. Son derece hatırnazdır, hayatımda hiç kırılmadığım nadir arkadaşlarımdan biridir, kendini üzer karşısındakini üzmez, böyle bir yapıya sahiptir kendisi canım benim ince ruhlu arkadaşım.... Arzu'cum güzel arkadaşım o akşam rapunzel gibi saçları ile çok hoştu. Herkes oynasın istedi, bizleri çoşturmak için elinden geleni yaptı, neşeli arkadaşım benim.

Çok beğendim


Bloklarda gezerken rastladım eline saülık hanımın çok güzel olmuş değilmi....Buraya bakabilirsiniz diğer işleri için...

18 Nisan 2009 Cumartesi

ilk siparişimi aldım


Resim EkleEfendim eşimin kuzeninin bebeği oldu, bir erkek, Pusat bebek ona yapacağım ilk işimi ( mavili olandan yapıyorum tabiki)...ona benim ürünlerim uğurlu gelsin inşallah sağlıkla sıhhatle büyüsün...mevlüt için istedi Pusat'ın annesi şekerleri, bende habire örüyorum şimdi...bakalım beğenilecekmi yaptıklarım çok meraktayım...)) 22 yıl çalıştım bir masa başında, para kazanmak nedir iyi bilirim ama bu iş başka duygular yaşatacak bana . Bir kere tamamen bana has benim olan bir ürün yapıyorum... beğenilip sipariş verilmesi çok hoşuma gitti doğrusu... devamı gelir inşallah diyorum ... birde not yazmam lazım şekerlerin üstüne Pusat bebek hoş geldin mi olsun, yoksa Pusat bebek mi olsun sadece karar veremedim ilginç fikirleriniz varsa yorumlara bırakırsanız sevinirim....

16 Nisan 2009 Perşembe

Veda ....

Ülkü'müze veda gecesi yaptık akşam, Çanakkale'ye yerleşti bizleri bırakıp.. Akşam bize, "bizler akraba gibi olduk artık" dedi bir düşündüm gerçekten öyle. Birbirimizin her bir durumundan haberimiz oluyor sevinçlerimizi, üzüntülerimizi paylaşmaktan büyük haz alıyoruz... Aramızda kilometreler olsada bu paylaşım sürecektir diyorum.
Resim son dakikalarda çekildi herkes biraz yorgun gözüküyo olabilir ama arkadaşlarım çok güzeller öyle değilmi....

Ülkü'cüm Çanakkale'ye gidip bizden kurtulamazsın araba bile ayarlandı toplanıp geleceğiz ona göre canım...

Bundan sonraki hayatın huzur dolu, güzellikler içinde olsun inşallah....

tığ ile...


Yaka iğnesi olur, toka olur, anahtarlık olur.... renklerin uyumu çok hoş değilmi..??

BAZEN

BAZEN...

Salmak gerekir bazen dizginleri
Sorgulamadan,düşünmeden yaşamak,
Kurgusuz,doğaçlama oynamak...
İnceldiği yerden kopmalı bazen
Gelişine vurmalı beklemeden
Akıntı yönünde sürmeli gemileri
Beklentisiz,geri dönüşümsüz sevmeli,en içten...
Su akıp yolunu bulmalı
Rüzgarın estiği yer yolun olmalı,
Güneşin doğuşu ışığın...
Kasmadan,sıkmadan canını,öylesine gülmeli bazen.
Gösterişsiz girişler yapmalı
Adam sen de demeli,hatta inanmalı bazen.
Dünyanın son günü saymalı bugününü
Koşturmadan yürümeli,beklemeden söylemeli
İçinin sesini dışına sarmalı bazen....

HADİYE ÇETİN

14 Nisan 2009 Salı

boncuk ve yavruları


Kedimiz boncuk yavruladı demiştimya aynı zamanda anneannede oldu..)) çünkü bu siyah kedi boncuğun yavrusu oda yavruladı aynı yere, ana kız beraber loğusalık sefası sürüyorlar şimdi. Sefa diyorum ya, gerçekten öyle iki apartman aynı bahçedeyiz ve her iki binadanda yavrulara mama yağıyor, dün bende götürdüm sütlü ekmek maması... aa birde baktım dört tabak daha var içleri mama dolu ne şanslılar değilmi? kaç yavru var derseniz valla sayamadım ama on taneler galiba fıkır fıkır yavru dolu kutunun içi...ama çok güzeller, anneleri yalayıp temizliyor onları.. pırıl pırıl tüyleri, pespembe ağızları ve patileri. Hepsi yaşayacakmı bilmiyorum ama onbeş gün sonra bahçenin heryanında gezinen minik yavrularımız olacak. Anneler karışmış durumda çünkü bütün yavrular heriki anneyide emiyor. Dört yavru olsaydı isim koyacaktık herbirine ama bu kadar çok olunca bizde şaşırdık. Bu arada bir hamile kedimiz daha var onada yer hazırlamış komşular bakalım o kaç tane yavrulayacak.))) Kedi çiftliği olacak yakında apartmanın bahçesi. Ben en çok yeni gezinmeye başlayıp koşturmalarını seviyorum çok şeker oluyorlar o zaman, resimleyip sizlerlede paylaşırım o hallerini.


Ne yapacağız bu kadar kediyi onu bilmiyorum şimdilik ama isteyen olursa az büyüdüklerinde verebiliriz sanırım. Geçen yıl bir köpek telef etmişti yavrularını boncukumuzun inşallah öyle bir durum olmaz. Gerçi köpeğimiz Fındık bekliyor büyük bir özveri ile, kedileri ve yavrularını ama bizimde göz kulak olmamamız gerekiyor tabi.

Bir canlıya yardım etmenin huzuru ile bugünlerde pek bir mutluyuz komşularla beraber. Çünkü öyle güzel bakıyorlarki yüzüne insanın, belki farkında değiliz ama biz insanlar sözle bile o teşekkürü edemiyoruz bize uzanan ellere ne yazıkki.




Tığ işi hırka


Çok güzel duruyor değilmi.. aslında iplerim hazır başlasammı acaba...gerçi bu günlerde yoğun bir şekilde mevlüt şekeri figürlerini yapıyorum heran sipariş alırsam diye hazırlanıyorum ben ama sanırım hamileler doğumlarına yakın isteyecekler ürünlerimi...diye düşünüyorum.

12 Nisan 2009 Pazar

kirazımız çiçek açtı


Apartmanımızın bahçesinde bu kiraz, geçen yıl bir kaç meyva vermişti bu sene çok çok verecek galiba... sepetimi alıp inerim toplamaya artık..))) Birde şeftalimiz var oda çiçeklensin buraya gelmeye hak kazanacak... Bahar ne güzel ne güzel... Güllerimiz, leylaklarımız, zambaklarımız birbir uyanışta .. aa bu arada kedimiz boncukta yavruladı, minnacık minnacık dört yavrusu var...onlarıda resimleyip sizinle tanıştıracağım ama pek yeni loğusa kedimiz, izin vermiyo yavrularını resimlememe.... Her yıl yavruluyor pek verimli pek..))) artık yaşlandın yavrulamasan diyoruz ama dinlemiyorki...)) gerçi bu sene azaltmış adedi her yıl beş, altı oluyordu .... Doğum kontrol yöntemlerini denemek gerek Boncukumuzda ... Kirazın altına bir kutu koyduk orada yatıyor yavruları ile beraber....yavruların birine kiraz diyelim bari değilmi...biride nisan olsun...

10 Nisan 2009 Cuma

Bahar geldi


Ballı baba deriz biz bu çiçeğe baharın ilk habercilerinden hemen çıkıverirler salına salına. Ben renklerine vurgunum, hemen bu renklerde bir kıyafetim olsun isterim nedense..))) Bu sene bari gerçekleştireyim bu isteğimi yeşil bir etek, üstünede bu tonlarda eflatun bir tişort yada yeşilli, eflatunlu, morlu karışık desenli bir elbise yakışırmı ? yakışır yakışır... )) Birde fatmacık çiçeğinin pembesi ve yapraklarının yeşili beni cezbeder ..)) birde o renklerde tayyörüm olsun istedim şimdi..)) saat oniki gecenin yarısı yani ben neler neler düşünüp yazıyorum gidip yatsammı nedir...

Gülbin arkadaşım yazmış

SORUMLULUK...
“...kendilerini birer küçük tanrı sanan ve Latince bir nutukta, sözü bilmece haline koyan, birkaç Grekçe kelimeyi ipsiz sapsız bir halde karıştırmayı harikulade bir şey sayan günümüzün retorik bilimi hocalarını taklit etmek istiyorum. Bunlar hiçbir yabancı dil bilmezlerse küflü bir kitaptan birkaç eski kelime çıkarır ve okuyucunun gözünü kamaştırırlar. Bunları anlayanlar, kendi engin bilgilerinden lezzet duymak fırsatını bulurlar ve böylece gururları okşanır; anlamayanlara anlaşılmaz görünmeleri oranında da hayranlık konusu olurlar. Zira uzaktan gelen şeylere hayran olmak, dostlarım için az bir zevk değildir. Eğer bu sonuncular arasında, bilgin geçinmek isteyecek kadar bos olanlar bulunursa, küçük bir memnuniyet gülümsemesi bir onaylama işareti ve eşeklerinkine benzeyen bir kulak hareketi, cahilliklerini başkalarının gözünde örtmek için yeterli olacaktır...”
Bu satırlar Erasmus’un Deliliğe Övgü’sünden bir alıntı…
Erasmus 1465–1536 yılları arasında yaşadı. Kitap 1509’da yazıldı ve su anda tam 500 yaşında.
Aradan gecen 500 yıla rağmen günümüz “konuşmacılarında” pek bir değişiklik yok gibi görünüyor değil mi? Bir zamanlar kendilerinin iyi bir şey yaptığını sanan bu insanlar Latinceye Grekçe kelimeler katıyordu, simdi de bizim insanlarımız Türkçemizin içine ya İngilizce ya da Arapça kelimeler karıştırıyor.
Anlaşılmaz olmayı zaman kazanmakla birlikte, özgüvensiz insanlar karşısında bilge görünmek için bir yol olarak benimseyen insanlar, ne yazık ki gençliğe kötü örnek olarak bozuşmanın temellerini atıyorlar.
Bu bozuşmanın etkilerini gençlerin, tüm dil bilgisi kurallarını yok sayarak, neredeyse cümle bile kurmadan konuşmaya başlamış olmaları ile gördüğümüzü düşünüyorum.
“Chat ve mesajlaşma dili” denen sesli harflerin ortadan kaldırıldığı yeni bir dil çıktı ortaya neredeyse.
Özne, yüklem artık Türkçe derslerinde “öğrenilmek zorunda olan gereksiz bilgiler oldu.
Giderek yerine “giderekten”i, gelerek yerine “gelerekten”i hangi Türkçe öğretmenleri öğretiyor bilmiyorum. Ama ben artık konuşulanları anlamakta zorlanıyorum. Sonunda soru eki olmayan sorular, sadece konuşma dilinde ses oyunları ile anlaşılan vurgularla gerçekleşen anlaşmalar yazı dilimizi neredeyse anlaşılmaz hale getiriyor.
Giderek kendini yazarak ifade edemeyen bir topluma dönüşüyoruz!
Bildiğim bir şey var, o da dil bilincine sahip olmanın hepimizin sorumluluğu olduğu.
06.04.2009
Arkadaşım yerel bir gazetede yazıyor bu hafta yazdıklarının hepimizi çok ilgilendirdiğini düşünerek burayada aldım .



9 Nisan 2009 Perşembe

Pamuk prenses ve yedi cüceler


Zeynep ablam bu örtüyü çocukları için yapmış yıllar önce, etamin üzerine işlenmiş, çok emek değilmi? İlk yapıldığı yılları biliyorum, bende bebeğim olacağı zaman yapmak istemiştim ama bulamamıştı nereye koyduğunu..))) geçen gün bir anda bulduk örtüyü veeeee benim evimde kanepemi süslüyor şimdi resimleyip sizinlede paylaşayım dedim...eğer örneğini isterseniz daha ayrıntılı fotoğraflayıp gönderebilirim...

8 Nisan 2009 Çarşamba

ödüllenmişim


Dilek'cim beni smart blogger ödülüne layık görmüş ... buradan kocaman bir teşekkür kendisine.... ))))

Şimdi bu işin kuralları varmış




1. Ödülü veren kişinin linkini yayınlamak. http://dilektuttum.blogspot.com/

2. Ödül verdiğin kişilere haber etmek. Valla benim ödül vereceklerim hepsi aldı galiba bu ödülü...

3.
http://eceninbalkonu.blogspot.com/
http://begonvilliev.blogspot.com/
http://moonsun11.blogspot.com/
http://biryudumhayat-malla.blogspot.com/

Amigurumi

Çocukları mutlu etmek için bunlardan güzel ne olabilir değilmi?

7 Nisan 2009 Salı

Oğullarımı özledim ben ...





Çok özledim ikinizide resimlere bakarken buraya aktarıvermişim..))))
Raitingi tavan yapacak bloğumun ... Bugünün yakışıklıları benden olsun dedim...




















Bu sene çok yoruluyorsun biliyorum ama az kaldı güzel oğlum.... yaza ohh diyeceksin inşallah...

doğru söze ne denir...

Demişler ki,haram nedir bilmez Hayyam.
Demişki:

''Ben Haram ile Helali karıştırmam.
Dost ile içilen 'şarap' helaldir,
'Puşt' ile içilen su bile Haram...''

6 Nisan 2009 Pazartesi

Bayrağımız gönderde

Romanya'nın başkenti Bükreş'te süren 22. Avrupa Bayanlar Halter Şampiyonası'nda 48 kiloda podyuma çıkan Nurcan Taylan, koparma,silkme ve toplamda altın madalya kazandı. Üç altın madalya getiriyor ülkemize bu güzel kız. Teşekkürler Nurcan gurur duyuyoruz seninle...

O'nu anlamak ve anlatmak

Biz, O'nu mısır tarlasında karga kovalamasıyla değil, topraklarımız üzerinden leş kargalarını kovalamasıyla;

Biz, O'nu "Fikriye"siyle degil, emperyalizmin ezmeye çalıştığı tüm uluslara örnek olan fikirleriyle;

Biz, O'nu kendisini çaresiz hisseden birisi olarak değil, tüm gücünü Milli Mücadele döneminde kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına tek yumruk olan ulusundan alan yüceler yücesi yüreğiyle;

Biz, O'nu içki masasından kalkmayan bir "ayyaş" olarak değil, üzerinde güneş batmayan topraklara hükmedenlerle oturduğu masaya yumruğunu vurup Sevr'i parçalayarak suratlarına fırlatan kararlılığıyla;

Biz, O'nu küçük yasta hocasına beslediği kini ileride devlet yönetimine karıştıracak denli "sığ" bir lider olarak değil; tüm dünyanın takdir ettiği ilerici görüşlerini silah yapıp bir ulusun makus talihine meydan okuyan büyük devrimci kişiliğiyle;

Biz, O'nu kimseleri ilgilendirmeyecek "özel hayati"ni "insan yani" olarak sunma şaklabanlığı ile değil; ornegin 1936'da Yalova'daki köşkü bir ağacın kesilmesini önlemek için rayların üzerinde 4.80 metre kaydıracak kadar dahi ve insan yani ile;

Biz, O'nu "Mustafa" olarak değil, bazı canlara inat, canimizin parçası, ruhumuzun ta kendisi Mustafa Kemal Atatürk'ümüz olarak anladık, anlatıyoruz!..

2 Nisan 2009 Perşembe

kampımız


Hava güneşliyse ve kuşlar cıvıl cıvıl ötüyorsa aklıma hemen kampımız geliyor çok özleyeceğim bu güzel kahvaltılarımızı, oradaki mangal sefalarını, kahve saatlerimizi Hatice'cim. Yeter teyzemle sohbetlerimizi, beni katıla katıla güldürmelerini, denizdeki balıkları, iskeleyi, limana geziye gidişlerimizi, sabah yürüyüşlerimizi Şebnem'cim, Çekirdek çitlemelerimizi Melek'cim. Yuvarlak masanın başında çamaşır sırası beklemelerimizi, Bulaşık sırasındaki dedikodularımızı Bahire'cim. Okey masalarındaki çekişmeleri Nimet'cim. Ne güzel günlerimiz olmuş ne güzel dostluklarımız . Unutamayız KÜÇÜKKUYU kampımızı.....